İDRİS YAVUZ


ERMENİ TARİHİ VE DİYASPORA

YAVUZCA - İdris YAVUZ


Ermeni tarihine bir göz atalım. Bu tarih 1850 yılından sonra yazılmaya başlanmıştır. Ermeni tarihini araştırma yapan batılı yazarlar, gerçeklere uymayan tespitlere yer vermiştir. Şayet bu yazarlar Arap ve Bizans kaynaklarına dikkat etselerdi, Ermeni gerçeğini net olarak görebilirlerdi ve

Türkler hakkında da yanılgıya düşmezlerdi.

Orta Çağ’da Arap hâkimiyetinde yaşayan Ardzrouni ve Bagratuui diye bilinen iki aile vardı. Ermenilerin kökü de bu ailelere dayanmaktadır. Bu dönemde halifenin otoritesi zayıflayınca (885–886) Bagratuui ailesinden Asot isimli zat Bizans’ın desteği ile kral ilan edildi ve ona taç giydirildi.

Böylece Ermeniler tarihte ilk kez Bizans egemenliğine girmiş oldular. Fakat Ermeniler Bizans’ta aradıklarını bulamadılar. Sürekli zulüm ve işkence gördüler. Anadolu’ya yapılan Türk akınları sırasında Türklerin yanında yer aldılar.

Ermeni ve Süryani kaynakları “Allah sapık Rumların zulmünü ortadan kaldırmak için Türkleri Anadolu’nun fethine memur etti” şeklinde tarihe şerh düştüler.

Ermeniler, Selçuklu döneminde altın devrini yaşadı. Ermeni tarihçilerinden Anili bu durumu anlatırken: “Melikşah İmparatorluğu’nun her yerinde sulh ve adalet vardı. Onun davranışı asil, düşünceleri yüksek, tavrı şahane idi. Melikşah, halkı tarafından çok sevilirdi. Böyle giderse bütün Avrupa Müslüman Türklerin eline geçecektir” demektedir. İşte bu düşünce, bu ilgi Avrupa ülkelerini ürküttü. Papanın önderliğinde, toplantılar yapıldı. Bazı tedbirler alındı. Haçlı orduları gündeme geldi.

O günden bugüne zihniyet bakımından hiçbir şey değişmedi.

Aynı mantık, aynı kin, aynı düşmanlık ve gizli emellerle, değişik biçimlerde her devirde güncelliğini korudu. Türklerin güçlü olduğu zamanlarda azınlıkların bağlılığı, takdirle yâd edilmekteydi. Özellikle Süryaniler, Türklere hiçbir zaman ihanet etmediler. Fakat Ermeniler zaman zaman Haçlı Orduları ile dirsek temasına geçtiler ve onlara destek verdiler.

Osmanlı İmparatorluğunun ilk zamanlarında Ermeniler, Karaman ve Ramazanoğulları’nın yanında yer aldı. Fatih ve Yavuz Sultan Selim Han döneminde ise Akkoyunlu ve Karakoyunlu devletlerinin idaresinde azınlık olarak yaşadılar. Bu yörelere Bizans zulmünden kaçarak geldiler. İstanbul’u Sultan Mehmet fethedince azınlıklar rahat bir nefes aldı. Ermeniler ve diğer azınlıklar bu dönemde hürriyetin tadını çıkardılar. Eğitimde, ticarette, adalet ve ibadette geniş imkânlara kavuştular.

Sultan Mahmut’un Tanzimat Fermanı’ndan sonra Türk devletinin otoritesi ve yönetimi zayıfladı. Ülkedeki azınlıklar dış devletlerin tahriki ile kazan kaldırdılar. Yönetimi ele geçirme çabasına girdiler. Bunda da kısmen başarılı oldular. Özellikle Fransa, İtalya, Almanya, Macaristan ve İngiltere’nin ortaklaşa yürüttükleri Haçlı Orduları, şimdi kalleşçe, Türkleri içten yıkma gayretine girdiler ve Ermenileri Anadolu’da isyana teşvik ettiler.

Avrupalı yazarların tespitlerinde, 1915 tarihinde, dünyada Ermeni nüfusunun tamamı, 2.427.392 olarak belirtilmektedir. Bunların başında İngiliz seyyahı YNCH’ın 1901’de yayınladığı seyahatnamesi önemli bir kaynaktır. Buna göre Ermeni nüfusunun ancak 1.158.484’ü Türkiye’de bulunmaktadır.

Hâlbuki Ermeni yazarı Basmanciyan Avrupalıların desteği ile bu nüfusun 4.500.000 kişi olduğunu, 2.500.000’in Türkiye’de yaşadığını iddia etmektedir.

Tarihi gerçekleri ortaya koymanın zamanı gelmiştir.