SAMİ DAYANGAÇ


EĞİTİMDE SİSTEM


 

Dünyanın en iyi eğitim sistemi ve uygulaması sayılan Finlandiya Eğitim Sistemi’ni araştırdık. Yıllarca yaz boz tahtasına dönen eğitim sistemimiz bırakılarak Finlandiya örneği neden uygulanmaz diye de şaşırdığımızı belirtelim. Lütfen zaman ayırıp bu yazıyı dikkatle okuyun, şaşıracaksınız.

Fin eğitim sisteminde okuma becerileri, bilim ve matematik okuryazarlığı kadar sosyal bilimler, görsel sanatlar, spor ve pratik becerilerin geliştirilmesi de önemli. Finli çocuklar anaokul ve ilkokul hayatları boyunca oyun oynar ve zevk alarak öğrenirler. Finli öğretmenler de, ebeveynler de matematik veya fen derslerindeki soyut kavramları öğretmenin en iyi yolunun müzik, drama ya da spor uygulamaları olduğunu düşünür. Akademik ve akademik olmayan öğrenme biçimleri arasında kurulan bu denge çocukların okuldaki mutluluğunu sağlamanın büyülü formülüdür. PISA testleri, okul yaşamının çok önemli olan bazı kıstaslarını değerlendirme dışında bırakıyor.

Düşük maliyetler, kısa okul saatleri ile yüksek akademik başarıyı; bireyselliğe, bağımsızlığa önem veren, öğrencilerine kendi eğitim programını kendi düzenleme sorumluğunu yükleyen eğitim anlayışıyla bol boş zamanı, eğlenerek öğrenmeyi birleştiren Fin Eğitim Sistemi hâlâ eğitimin rüya ülkesi olmaya devam ediyor.

Finlandiya’da zorunlu okula başlama yaşı 7.

Yaşları ne olursa olsun, çocuklar okula kendileri yürüyerek ya da bisikletle gidiyor.

Fin kültürü çocukların bağımsız yetişmesini önemsiyor. Çocuklarını okula getirip götüren, ders çalıştıran ebeveynler diye bir şey yok.

Finli öğrencilere eğitim hayatlarının ilk altı yılında hiçbir şekilde not verilmiyor. Sekizinci sınıfın sonuna kadar not verme zorunluluğu yok ve öğrenciler standardize edilmiş bir sınav sistemine tabi değiller. Sadece 16 yaşlarındayken ülke genelinde bir sınava giriyorlar.

 

Tüm öğretmenlerin en az master derecesi var ve üniversite başarısı en yüksek % 10’luk dilim arasından seçiliyorlar. Öğretmenlik toplum gözünde statüsü en yüksek mesleklerden biri.

Finlandiya öğretmenleri, başarılı-başarısız olarak yargılamayan bir kültüre sahip. Eksikleri bulunan öğretmenlerin, yeni eğitim-öğretim programlarıyla kendilerini geliştirmesinin önü açılıyor. Hiçbir öğretmenin performans nedeniyle işten atılma korkusu yok. Finlandiya’da öğrencilere ödev verilmiyor çünkü öğrencilerin dersleri okulda öğrenmeleri bekleniyor. Konuyla ilgili olarak Finlandiya Eğitim Bakanı’nın yorumu ise çok güzel: “Çocukluklarını yaşamak, genç olmak ve hayatın tadını çıkarmak için daha fazla zamana ihtiyaçları var.” Sizce de çok haklı değil mi? Finlandiya’da eğitim kalitesi her okulda aynı olduğu için öğrenciler evlerine en yakın okullara gidiyorlar. Dolayısıyla ulaşım için servis kullanmalarına gerek kalmıyor. Ayrıca güvenli bir ülke olduğu için ebeveynler endişe etmiyorlar ve çocuklarını okula bırakmak yerine bu sorumluluğu onlara veriyor. Eğitim aşamasını keyifli kılmanın yollarından biri de öğrencileri evlerindeymişçesine rahat hissettirmek. Bunun için okula gelince montlarını ve ayakkabılarını çıkarıyorlar ve okulun içerisinde çoraplarla ya da terliklerle geziyorlar. Bu ülkede öğretmenler ve okul müdürleri de dahil olmak üzere kimse öğrencilere: “Yapma, etme” demiyor. Öğrenci ağaca mı çıkmak istiyor? “Bırakın çıksın” diyor bir ilkokul öğretmeni, “Belki bu şekilde birkaç farklı böcek türü görür ve bunları bana anlatmak ister.”

Bu özgürlük alanı sınıf içerisine de yansımış durumda. Yani öğrencilerden ders süresince yerlerinde kalmaları beklenmiyor. Dersin işleyişini bozmadıkları sürece sınıf içerisinde dolaşabiliyorlar. Bu sayede öğrenciler kendi ilgi ve ihtiyaçları doğrultusunda ders seçebiliyorken öğretmenler ise dersleri öğrencilerin bireysel durumlarına göre düzenleyebiliyorlar. Bu nedenle sıkılan, öğrenmekte güçlük çeken ya da öğrenme hızı yüksek olan öğrenciler için de uygun birer program hazırlayabiliyor. Finlandiya’da öğrenciler merakı öldürdüğü gerekçesiyle eğitim hayatlarının altıncı yılına kadar notlandırılmıyorlar ve sadece 16 yaşına geldiklerinde ülke genelinde bir sınava giriyorlar. Bu sayede öğrenciler sınavdan yüksek not almaya veya iyi sıralamalara sahip olmaya değil, öğrenmeye odaklanıyorlar. Gününe göre değişmekle birlikte öğrenciler okulda 3 veya 4 saat kalıyorlar ve bu süreye teneffüsler ile öğle yemeği de dahil. Bu kadar kısa sürede öğrencilere bir şeyleri nasıl öğrettikleri sorusuna ise bir okul müdürü şöyle yanıt veriyor: “Beyninizin arada sırada dinlenmesi gerekiyor. Eğer sürekli olarak çalışır durursanız artık öğrenemez olursunuz. Bunu uzun süre devam ettirmenin bir faydası olmaz.”

Finlandiya’da öğretmenler öğrencilere öncelikli olarak mutlu olmalarını, kendilerine ve başkalarına saygı duyarak büyümelerini öğretmeye çalışıyorlar. Not kaygısı gütmeyerek canlı tuttukları meraka mutluluğu da eklediklerinde gerçek öğrenmenin buradan çıkacağına inanıyorlar.

 

GÜNÜN SÖZÜ: Kötülerin zekâsı kurnazlık, iyilerin zekâsı vicdan ve merhamettir…