ASIM CENGİZ GÜR


DUÂ, ELLER KARINCALANMIŞ

Notlar - Asım Cengiz Gür


Aziz Kitabımız Kur´an-ı Kerim´de : ?(Resûlüm!) De ki: ?Dua (ve ibadeti)niz olmasa, Rabbim size ne diye değer versin??, ?Ey iman edenler! Sabır ve namaz/dua ile (Allah´tan) yardım isteyin? ve ?(Resûlüm!) Kullarım sana beni soracak olurlarsa (bilsinler ki) ben, şüphesiz onlara çok yakınım. (İsterse gönlünden geçirsin.) Bana dua edenin duasına icâbet eder (kabul eder)im. O halde onlar da benim davetimi kabul ed(ip bana itaat et)sinler ve bana iman(da sebat) etsinler. Tâ ki bu sayede doğru yola (kurtuluşa) ulaşmış olsunlar? buyuruluyor.

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´in birçok hadis-i şeriflerinde de dua, duanın önemi ve gücü, duanın da bir ibadet olduğu ve Allah katında en faziletli işlerden birinin de dua etmek olduğu bildirilmiştir. Anne-babanın evladına, misafirin ev sahibine, himmet edilenin himmet edene duasını ve mazlumun yakarışını kabule şayan dualar sınıfından saymıştır.

Toplumun hemen her kesiminin, şu veya bu görüşte olanların, dindar olanların veya olmayanların, fakir veya zengin olanların dilinden şu veya bu şekilde muhakkak bir dua dökülür; farkında olarak veya olmadan. Tabii ki her işte olduğu gibi duada da farkındalık önem arz eder. Acziyetimizin, fakirliğimizin, güçsüzlüğümüzün ve bunun yanında Yüce Allah´ın her şeye kadir ve her şeye sahip olduğunun bilinci ile yapılan duanın gücü tartışılmaz.

Duanın kabulüne vesile olan şeylerin başında muhakkak ki duanın kabul olunacağına ilişkin inancımız gelir. Allah (c.c.)´ın duaları kabul edeceğine ilişkin ayet-i kerimeyi yukarıda aktarmıştık. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu ayetin tefsiri saadedinde ?Allah ya duada istenileni dünyada verir, ya onun yerine başa gelecek bir musibeti engeller ya da ahirette hasene/iyilik kefesine koyar? buyuruyor.

Sonra, yedik içtiklerimizin helalinden olması da duanın kabulüne etkendir. Dua etmeden hemen önce bir ihtiyaç sahibinin ihtiyacının giderilmesi, yetim ve kimsesiz çocuklarla ilgilenilmesi ve yardım edilmesi, küsmüş olduğumuz ve uzak kaldığımız insanlarla barışmak, anne-baba´nın hal ve hatırını sormak, ölmüşler ise ruhlarına hediyeler göndermek de duanın kabulüne vesile hareketlerdir.

Zaman ve mekânın da duanın kabulüne etkileri vardır. Cuma günü, arefe günü ve geceleri, mübarek gün ve geceler, teheccüd ve sabah namazları sonrası; sâlihlerin bulunduğu meclis ve mekanlar, Mescid-i Haram´da veya Mescid-i Nebevi´de bulunmak o zaman ve mekanların bereketi ile bereketlenmek de önemlidir.

Tüm bunların yanı sıra, mümkün mertebe abdestli olmak ve temiz olarak kıbleye dönerek önce o ana kadar bilerek veya bilmeyerek yapmış olduğumuz küçük-büyük her türlü günah için Yüce Allah´dan bağışlanma talep etmek; böylece ?Ya Rabbi! Ben senin eksik ve kusurlu bir kulunum, Sen ise rahmeti bol olan ve bolca affeden bir padişahsın? demiş olmak. Sonra Yüce Rabbimize ham-ü senâlarda bulunmak, son elçisi, Habibi, Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)´e çokça salât ve selâm getirmek ve bundan sonra meşru (şer´an caiz) taleplerimizi sıralamak duanın usulündendir.

Dua ederken ke, duamızın kabulü için de acele etmemek gerekir. Sabırla isteklerimizi Yüce Allah´a sunmaktan vaz geçmemeliyiz. Ayrıca dualarda sadece kendimize değil en yakınımızdan en uzağımızdaki mü´min kardeşlerimizi de duadan unutmamalıyız. Hatta, Adem aleyhisselamdan kardeşimiz olan ve henüz imana/hidayete erememiş insanların da iman edip cennete girecek amellerle süslü bir hayat sürmesi için dua edebilmeliyiz. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´in haber verdiğine göre; bir başkası için yapılan dua sebebiyle orada hazır bulunan melekler ?Ya Rabbi! Başkası için ne istiyorsa, ona da ver? diye dua ederlermiş ki, böylece meleklerin duasına muhatap olmuş oluruz.

Dua ederken dilimize ve kalbimize gelen sözleri söylememiz mümkündür. Ancak, âyet-i kerîmelerde, Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´in hadis-i şeriflerinde ve sâlih insanların dualarında yer alan sözlerle dua etmenin daha faydalı, şifalı ve kabule şayan olduğunu unutmamak gerekir. Bazen, bilmediğimiz arapça duaları tekrarlayarak yapmaktansa kendi dilimde yapmak daha faydalıdır diye düşünülebilir ve tamamen de yanlış değildir. Ancak özellikle Kur´an-ı Kerîm´de yer alan dua ayetlerine özel önem vermek ve gerekirse bunların anlamlarını öğrenerek asli şekliyle duamız içinde yer vermek duamızı bereketlendirecektir. Bununla ilgili olarak yaşanmış bir olayı anlatarak bugünkü notlarımızı tamamlayalım: Fas, Fransız egemenliğinde iken şehrin valisi kızının evliliği sebebiyle bir davet verir. Bakanlar ve resmî makam sahipleri davet edildiği gibi bölgenin manevi önderi Şeyh Efendi de davet edilir. Merasim başladıktan bir müddet sonra gelin rahatsızlanır ve düşer. Hemen kaldırıp, içeriye götürürler ve müdahale ederler. Bu arada vali, davetlilerin yanına döner ve Şeyh Efendi´ye  ?Efendim! Kızımın şifa bulması için ona okur ve dua eder misiniz?? der. Şeyh Efendi bu davete de icabet ederek gelin kızın odasına geçerler. Odada Sağlık Bakanı da vardır. Fransa´da eğitim almış ve Fransız Kültürü ile yetişmiş olan Bakan bu duruma tepki göstererek ?Sayın Vali! Hangi çağda yaşıyoruz. Tıbbın hâkim konumda olduğu bu çağda, nasıl bir düşünce ve davranış biçimidir bu!? diye serzenişte bulununca ve Vali sessiz kalınca Şeyh Efendi: ?Sayın Bakan. Ben sizi eğitim almış, kültürlü bir insan zannederdim. Ama siz kocaman bir eşşekmişsiniz!? deyince Sağlık Bakanı kıpkırmızı olmuş ve kızgınlıkla birçok şey söylemiş. Bunun üzerine Şeyh Efendi: ?Sakin olun lütfen! Bakın size sadece bir cümle söyledim. Vücudunuzun kimyası bozuldu ve dengenizi kaybederek, normal zamanda söylemeye çekineceğiniz ne çok şey söylediniz. Düşünsenize, benim gibi aciz bir insanın sözü bu kadar etki yapıyorsa, Kâinatın Yaradıcısı´nın ve O´nun Elçisi´nin sözleri ne etkiler yapabilir?? demiş.

Yüce Rabbimiz! Kendimizi sana teslim ettik. Yüzümüzü sana döndük. İşlerimizi sana havale ettik. Sırtımızı sana dayadık. Ümit bağladığımız sensin. Korktuğumuz yine sensin. Senden kaçıp sığınacak ve Senin elinden kurtulacak bir yer varsa orası yine Sensin. Biz sana, indirdiğin Kitab´a ve gönderdiğin Elçi´ne inandık. Çıkışların ve girişlerin hayrını senden isteriz. Bizi hayırlara eriştir. (âmin)