Sevgili dostlar;
Kadim dostluklar,
Candan muhabbetler,
Gönülden paylaşımların yerini,
Çıkara dayalı ilişkilerin aldığı
Dünyevi rüzgârların serin estiği,
Günümüz dünyasında
Ademoğlu her şeyi bir bir yok etmek adına elinden gelenden fazlasını yapmakta erenler…
Zincirin halkaları gibi caddeleri birbirine bağlayan lüks arabalar,
Göğü delercesine yükselen lüks binalar,
En hiperinden çeşit çeit marketler,
Dünya ölçeğinde marka ürünler,
Cüzdanlardan taşan paralar,
Vücuda fazlaca gelen – taşıması zor kilolar,
Zannımca hiç kimseyi mutlu etmeye yetmiyor erenler ?
Bütün bu hengame ,
Bütün bu debdebeli hayatlar
Gönül şehirlerimize uzaydan gelen misafir etkisi yapıyor…
Ve yarenlerim
Biz bahtsızlar üzerinde elbisesi olmayan gerçek adamların yerine,
İçinde adam olmayan elbiselere yaslandık sırtımızı…
Arsız,
Hırısız,
Uğursuz,
Yüzsüz,
Görgüsüz,
Yalancı,
Güvenilmez,
Dayanılmaz,
Menfaatperest insanlarla çevremiz sarıldı adeta erenler.
Peki soralım kendimize;
Biz mi kurduk bu çevreyi ?
Yoksa çevre mi bizi kurdu?
Doğrusu ayrımına varmak çok zor dostlarım…
Lakin tartışılmaz bir gerçek var ki gönlümüzün şehrinde,
Varlığını sürdüren dostlarımızın sayısı hızla azalıyor !
Üç günde kurulup,
Bir günde yıkılan sözde dostluklar faslındayız erenler!
Sadakatin semtine uğramadığı,
Yalandan kulelerin her geçen dakika biraz daha boy verdiği,
Sadece şekli algılayıp değer veren,
‘İç mimarların´ gereğinden fazla rağbet gördüğü,
Bir dünyanın kapıkulları gibi ,
Savrulup duruyoruz kendi coğrafyamızda…
Ne hazin !
Bu cilalı,
Bu sahte fildişi kulelerin içinde,
Sadece birer obje gibiyiz erenler.
Bir yüreğimiz olduğunu bile unuttuk !
En hatırlı olanımızın bile modası öyle çabuk geçiyor ki,
Hemen yerine daha yenisi konuveriyor!
Öylesine meşgul,
Öylesine kendimizi sahte ve geçici dünyanın meşgalesine kaptırmışız ki,
Bütün bunların farkında bile olamayacak kadar kendimizden uzağız yarenlerim…
Nasıl değiştiğimizi,
İçimizin nasıl çürüdüğünü bilmiyoruz!
Bilmiyoruz ne kadar yoksul,
Ne kadar düşkün olduğumuzu…
Ve gönlümüzün şehrini çöp yığınları ile boğduğumuzun da farkında değiliz erenler…
Karıştık meçhul kalabalıklara…
Daha da ne olduğumuzun bile farkında değiliz!
Benliğimizi çok çok gerilerde bırakmış,
Unutmuşuz kendimizi.
Hayatın çarkları arasında öyle hızlı tur atıyoruz ki,
Ne sevdiklerimize,
Ne dostlarımıza,
Ne arkadaşlarımıza zaman ayıramıyor,
Ve her geçen dakika biraz daha yalnızlaşıyoruz.
Birer birer eski dostlarımızı kaybediyoruz erenler.
“Unutulmuş birer birer
Eski dostlar eski dostlar
Ne bir selam, ne bir haber
Eski dostlar eski dostlar.”
Bu şarkıyı bir yirmi sene evvel daha çok söyler daha çok dinlerdik sizce de öyle değimli?
Zira;Dostluk, Sevgi, Arkadaşlık, Aşk,Sadakat, Vefa gibi kavramlar henüz tedavülden kalkmamıştı.
Bütün bu kavramların hayatımızda çok saygın ve dokunulmaz yerleri vardı.
Ve her birimizin düzinelerce dostu,
Gerçek arkadaşı vardı sırtımızı dayadığımız.
Peki ya şimdi?
Şimdilerde hem sanal,
Hem banal,
Ve dahi umarsız bir hayat felsefemiz var artık utanılası.
Çocuklaşan kadınlar,
Egosu tavan yapmış gençler,
Kemalatını kaybetmiş ihtiyarlar korosu şeklinde,
Bu sözde hayat kavgasında kendimize yer kapmaya çalışıyoruz.
Bütün hicret ve niyetlerimiz sadece para, şan , şöhret için ne yazık ki erenler!
“Ne sal iledir, ne mal iledir, beyim ululuk kemal iledir”
Diyerek yüzyıl önce teşhisi koyan Ali Fuat Paşa,
Ne güzel ifade etmiştir…
Etrafımızda derin ilim ve irfan sahibi,
Sözü senet sayan,
Cemal ve Kemal sahibi insan arıyoruz ve her defasında derin bir hiçlik içerisinde,
Gönül yorgunluğu ile sukut-u hayale uğrayıp bedbaht oluyoruz.
Fakat düşünün bir kere,
Bütün bu erdemlere sahip insanların azalmasına biz sebep olmadık mı yarenlerim!
Kabul edelim ki sözde gelişen dünyanın arz- talep ilişkisine bağlı olarak,
Böyle bir toplumu bizler inşa ettik.
Gönül kentlerinde eskiye dair ne kadar abide varsa yakıp - yıkıp tarumar ettik
Ve yerlerine yenilerini dikemedik…
Her ne olduysa bizim eserimizdir,
Hiç suçlu aramayalım !
Gönül şehrimizde her kim varsa eskilerden yana yenileriyle değiştik.
Kendi gerçek dostumuzu bir kenara itip,
Unuturken,
İhmal ederken,
Hayatımızdan çıkarırken,
Değer vermezken,
Sanal ortamlarda edindiğimiz arkadaşlarla dostluk kurmaya çalışıyor,
Yetmiyor bir de ortak arkadaş diye adlandırılan hiç tanımadığımız insanları,
Gönül şehrimize alıyor onlardan medet umuyoruz erenler!
Gönül şehrimiz yabancılarla doldu !
Eyvah ki ne eyvah !
Ve dostlarım sanaldaki uyduruk arkadaşlarımızın sayısı artıkça,
Dil hanenizde gerçek ve sadık dostlarınız hızla tükeniyor!