ASIM CENGİZ GÜR


DİN GÖREVLİLERİ

Notlar - Asım Cengiz GÜR


Âlimlerimizin Kur´ân-ı Kerîm ve İslâm inançları göz önünde bulundurarak yaptıkları tariflere göre : ?Din, akıl sahiplerini peygamberin bildirdiği gerçekleri benimsemeye çağıran ilâhî bir kanundur?, ?Din, akıl sahibi insanları kendi tercihleriyle bizzat hayırlı olan şeylere götüren ilâhî bir kanundur? ve ?Din, akıl sahiplerini kendi iradeleriyle şimdiki halde (dünyada) salâha, gelecekte (âhirette) felâha sevkeden, Allah tarafından konulmuş bir kanundur?.

Din, kaynağı itibariyle Allah´a, tebliği yönünden peygambere, uygulanması bakımından da ümmete nisbet edilir  Dinde yalnız insanlar arasında değil insanlarla Allah arasında da bir ahid ve barışıklık (selem) vardır. Bu sayede Yaradan´ın iradesiyle yaratılmışların iradesi arasında uygunluk sağlanmış olur.

Din efsane veya mitoloji değildir. Vahyen bildirilmiş ilahi dinlere, efsaneler sokanlar, Allah´ın iradesini göz ardı ederek kendi iman sistemlerini kurmaya çalışanlardır. Din, Allah´ın rızasına götüren yolu aydınlatan ışıktır ve en önemli unsuru îman´dır. Ve din, ayrıca bir irşad faaliyetidir. Ruhlara hitap eder din ve bu yönüyle bir bilgi birikiminden ziyade, bir kuvvet kaynağıdır.  Ve yine bu yönüyle dindar insandan anlaşılan, başkalarından daha çok bilgisi olan değil, imanen daha kuvvetli olandır.

Din Görevlisi deyince ise hemen akla, cami´de ?din hizmeti? veren İmam ve Müezzin´ler gelir. Ama Diyanet İşleri Başkanı dahil, kurum içinde vazife gören hemen herkes din görevlisidir kanunen. İşin esasına bakarsak, her Mü´min ?Dininin Görevlisi?dir. Müslümanların bu vasıftan uzaklaşmaları sebebiyle ki bu ?hizmetler? belirli kişilerin üzerine bırakılmıştır.

Aziz Kitabımızda ?İmam? olma görevi çoğunlukla Peygamberlere atfedilmiştir. Aslında, her ne kadar Hazreti Bilal-i Habeşi pîr kabul edilse de, Kerim Kitabımızda Hazreti İbrahim´e hitaben ?Haccı da insanlara ilan et/duyur? emrini göz önünde bulundurarak ?Müezzinlik?i de bir peygamber vazifesi sayabiliriz.

Bugün, din görevlileri devlet memuru olsalar da, yaptıkları işi klasik ?Devletin Memuru? gibi değil, Hakk´ın Dininin Hizmetkârı gibi davranmalıdırlar. Dini bir görev yapıyor gibi değil, Allah´ın Dininin Yardımcıları gibi hizmet edebilmelidirler. Bu hizmeti, bu bilinçle 7/24  yapabilmelidirler. Sahih bilgi ve inanç sahibi olmalı ve çevresini de etkileyebilmelidir. Yani hem sâlih olmalı hem de muslîh olmalıdır. Etrafına rahmet ve bereket serpen birisi olmaya gayret etmelidir. Sadece camiyi açan kapayan, namazı kıldıran, kürsüde vaaz ve nasihat eden birisi olmaktan çıkmalı, gerek camiye gelen ve gerekse gelmeyen insanlarla güzel bir metodla ilişki kurabilmeli, onların din-i mubine olan bağlılıklarını kuvvetlendirmeli, sevgilerini arttırmalıdır. Yani kendisi islâm´ı yaşamakla kalmamalı, etrafındaki insanlara da İslâm´ı yaşama bilinci aşılamalıdır.

Rahmetli Nureddin Topçu´nun kaleminden aktaralım:

?Din görevlisi ahlakı ile örnek olan kimsedir. Onun en başta görevi, insanların sefaletlerinin yanında yaşamak, ister vücutta ister ruhta gözüksün, lakin her halde ruhu sefalete sürükleyecek olan acıların yıktığı varlıklara uzanıp onları yerden kaldırmaktır. Din görevlisi ruhların kurtarıcısı, ahlak yaramızın doktorudur. Kin ile kibirden temizlenmiş, menfaatlerden sıyrılmış, nefsini unutmuş, kalbi ve kafasıyla Allah´ın bütün kullarının imdadına koşmak isteyen, dünya gözüyle gönülsüz, Allah gözünde kahraman hizmet eridir.

Böylesine duygusuz bir insanlığı kurtaracak olanlar, tehditçilerle terennümcüler değildir, Baba, Almanya´dan kaçırdığı arabanın direksiyon zevklerine bağlanmış yaşarken, oğlu spor sirklerinde sarhoş dolaşan, tüccarı vurguncu, kontrol organları hırsız ve rüşvetçilerle dolu bir cemiyet teşkilâtı içinde helâl rızkını , kazanma sevgisi bir efsane, bir serap olmuşken, radyoda Kur´an okutulmasını dindarlık diye karşılayan; şehirler ve kasabalar, hattâ köylerin eşiğine kadar henüz aşk ve iman çağında serseri, mücrim ve şaki olanlarla dolduğu bir devirde dolandırıcı tüccarları ile saf kalpli fukarası Hac yolunda günah çıkarmaya koşan; hoca talebesinden çekinirken delikanlı, talebe birliklerinde devletten saptıkları bol tahsisatı paylaşma yarışında yuvarlanan; gençliğe örnek olması lâzım gelen profesörleri fahiş fiyatlarla kitap ihtikârı yapmaktan utanmayan, kürsüsü para, öğretimi para, gazetesi para, iktidarı para, seçimi para kuvvetiyle kazanılan bir cemaatin içinde telaffuz, terennüm ve taganni ile, efsanecilikle ve cansız öğütlerle yapılacak din görevi yoktur. Bugün bunlarla yapılacak hiçbir şey yoktur. Gerçekte din, asrın günden güne artırdığı bunca sefaletle­re karşı koyacak en kuvvetli silâhtır. Ancak bu silâhı kullanmasını bilenler din görevlisi olabileceklerdir. İslâm´ın bugünkü yetim ve elemli manzarası, böyle bir din adamları zümresinin yetişmemiş olmasındandır. Bu sebepten İslâm dünyası gerçekten sahipsiz bulunuyor. Din adına Hac yolunda bile soyulanlar, âdeta beyinlere kaynar yağ dökerek, mesuliyet duygusundan sıyrılmış, bilgisiz ve iradesiz bir sömürücü zümrenin, cemaatin başını çekip karanlıklara sürüklediğini fark etmiyorlar.

Din adamı kalabalıktan değil, Allah´tan kuvvet alacaktır. Ruhunu köprü olarak kullanmakla Allah´ına ulaşacak ve cemaati de bu yoldan geçirip Allaha ulaştıracaktır. Bunun için kendi ruhunun ıslahına, ihyasına çalışması lâzımdır. Ticarethaneyi, fabrikayı ve cemaatin başları üstünde sürülen saltanatı bıraksın. Yalnızlığı ile Allah´ın saltanatına sığınsın?.

Mevlüt Özcan Hocanın, ilmihal kitabını aşan bir kitabı var, ?Din Görevlisi´nin El Kitabı? diye. Bu başlığın hemen altında da ?Her Müslüman Dininin Görevlisidir? yazıyor. Aziz Kitabımız´da Saff Sûresinde: ?Ey iman edenler! Allah´ın (dininin/Kur´an´ın hayata hâkim olmasının) yardımcıları olun. Meryemoğlu İsa´nın havârilere:[6] ?Allah (dâvâsın)da benim yardımcılarım kim (olacak)?? deyip de havârilerin de: ?Allah (dâvâsın)ın yardımcıları biziz.? dedikleri gibi (ey mü´ minler! Siz de öyle deyin) buyuruluyor.

Yüce Allah bizleri, kendisini, kitabını, elçisini işitmeyi, anlamayı ve hayatımıza aksettirmeyi nasib ve müyesser eylesin. (âmin).