Türkiye Cumhuriyeti 90 yaşında. Cumhuriyetin ilanının üzerinden tam 90 yıl geçti...
Bin yıldır Selçuklu, beylikler ve nihayet Osmanlı yönetiminde bu topraklarda hüküm süren ecdadımız, Batı merkezli haçlı saldırıları karşısında yenilmiş ve nihayet Anadolu topraklarında son Türk Cumhuriyeti’ni ağır bedel ödeyerek kurmuştu.
Sivas ve Erzurum kongrelerinde saltanat ve hilafetin kaldırılacağına dair bazı işaretler verilmesine rağmen, BMM’nin açılmasından sonra Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşlarının yeni ülkenin yönetimi konusunda kafası karışıktı. Sonuçta bazı telkinler ve kongrelerde alınan kararlar ışığında önce saltanat kaldırıldı; sonra Cumhuriyet ilan edildi. Cumhuriyetin ilanından sonra da halifelik lağvedildi.
Bu toprakların bağımsızlığı için ecdadımız çok bedel ödedi. Bu topraklardaki bin yıllık hükümranlığımız Birinci Cihan Harbi ve Kurtuluş Savaşı merkezli 500 binden fazla şehit vermemizle son buldu. Bu rakam aslında çok daha büyük. Bugün Anadolu’da o iki büyük savaşta şehit vermemiş tek bir hane yoktur.
Özetle, bu topraklarda ezanın okunması ,al yıldızlı bayrağın dalgalanması çok ağır bir bedelle mümkün olabilmiştir.
Bugün geldiğimiz noktada, son 250-300 yılın hakim güçleri Osmanlı’ya yaptıkları operasyonu tamamlamak istiyor. Türkiye’ nin yanıbaşında ve içinde cereyan eden olaylar kesinlikle Sevr-Mondros özleminden başka birşey değildir.
Kurtuluş Savaşı’nda çıktığı zaman bir iğne ve ipliği dahi üretecek ekonomik gücü bulunmayan bu ülkenin 13 milyon insanı bugün 76 milyon nüfusuyla dünyanın 16. büyük ekonomisi olabilmiş. Yine bulunduğu coğrafyanın silahlı kuvvetleri ve ekonomisi ile hasımlarını rahatsız eden bir ülkesi haline gelmiştir.
Cumhuriyetin kazanımlarına ve değerlerine sahip çıkmak hepimizin borcudur. Büyük dedesini milli mücadelede şehit vermiş biri olarak ifade etmek isterim ki, şahsi ve siyasi hesaplarımızla ecdadımızın bize bıraktığı bu ülkenin birlik ve baraberliğine verilecek her türlü zararın karşısında dimdik durmak, hepimizin omzundaki görevdir.
Cumhuriyetin 25 yıl kadar sonra demokrasi ile taçlanması ve gerçek manada milli iradenin yansıdığı bir yönetim şekli olması, maalesef çeşitli müdahalelerle inkıtaya uğramış...
Bugün hepimiz, Cumhuriyete sahip çıkarak, başta Gazi olmak üzere, tüm şehitlerimizi minnet ve şükranla anıp, onlardan aldığımız bayrağı zirveye taşımalıyız.
AK PARTİ’NİN MERKEZ ADAYLARI
AK Parti aralarında Kayseri’nin de bulunduğu 16 büyükşehirde temayül yoklaması yaptı. İki hafta sonra kalan 14 büyükşehirde aynı uygulama gerçekleşecek.
Temayülde çıkan sonuçları bilmiyorum. Pek inanmak istemesem de söylendiğine göre kimse de bilmiyor...
Bir yandan temayül devam ederken, diğer yandan özellikle üç ilçeye yönelik kıyasıya kulis çalışmalarının yapıldığını biliyorum... Hem de ne kulis...
Üç ayrı koldan yapılan hamleler yüksek mevkilerden alındığı söylenen desteklerle sonuç bulmaya çalışıyor.
Sanki AK Parti merkezde işi bitirmiş gibi... Mehmet Özhaseki’nin yeniden büyükşehir adaylığında hiçbir sıkıntı yok. Bu noktada 24 Eylül tarihli MYK’da mutabakata varıldığını daha önce yazmıştım.
Taşra ilçeleri bir yana Melikgazi, Kocasinan ve Talas’ta ne olur?.. Maalesef bildiklerimin bir bölümünü verdiğimk sözler nedeniyle bugün yazmam doğru olmaz. Ama, üç bilinmeyenli bir denklem gibi herşeyin olabileceğini söyleyebilirim. Bu kulisi bir maç sonucuna benzetecek olursak şu rakamları verebilirim.
3-3, 3-2, 3-1, 3-0...
Kafamda maçın nasıl biteceğine dair bir tahmin var da, siz hepsi olabilir diye bilin.
00- Cumhurbaşkanı Gül, gribal rahatsızlığı nedeniyle Hayırseverler Zirvesi’ne katılmamış.
00- Cumhurbaşkanı brifingte dinlediği hizmetleri ve AHD’yi beğenip, Başkan Özhaseki’ye çalışmalarında başarılar dilemiş.
00- Aday tespiti öncesi teşkilatın eğilimini öğrenen AK Parti merkez ilçelerde dengeler ve hesaplar değişmiş.
00-Boydaklar 3-4 milyar dolarlık serveti ile Türkiye’ nin en zengin 20 ailesi arasındaymış.
00-AGÜV’ün haftasonu yapılan genel kurulunda Mustafa Çıkrıkçıoğlu yeniden başkanlığa getirilmiş.
00-Bahçeli cumartesi adaylarını açıklayacakmış.
00-Suat Özsoy SMMMO’ya yeniden başkan olmuş.
4.HAYIRSEVERLER ZİRVESİ
“Paran kadar değil, hayrın kadar konuş” sözü ne güzel. Malın ve mülkün sahibi değil emanetçisi olduğuna inanmak ve böyle tesadduk etmek her babayiğidin yapacağı iş değil. Gerçek manada mülkün emanetçisi olduğuna inanan bir insan kazandığı ile önce “alınteri kurumadan”çalışanının hakkını teslim edip,sonra devletine vergisini ödeyip, zekatını verecek... Bunu yapabilen, birde üzerine hayır işleri yapanlara müjdeler olsun. Onlar gerçek emanetçi olanlar. Aksini yapanlar ise bilsinki bu işin sadece lafını yapıyordur. Böyle bir anlayışta varlıklı insanların hepsi başımızın tacıdır. Kazandıkları ve varlıkları analarının ak sütü gibi helaldir. 4.Hayırseverler Zirvesini bu duygularla izledim..