ASIM CENGİZ GÜR


CENNETE BİRLİKTE GİRMEK

CENNETE BİRLİKTE GİRMEK


Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) :

“Müslümanlardan her kimin başına bir musibet gelir de o anda “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn-Biz Allah’ın kullarıyız ve biz O’na döneceğiz” derse, ardından da: “Allah’ım! Musibetimden dolayı beni mükafatlandır ve bana kaybettiğimden daha hayırlısını nasip et” derse, duasında istediği şeye mutlaka sahip olur” buyurmuşlar.

Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerimde de : “Sabredenler, başlarına bir bela geldiği zaman “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn-Biz Allah’ın kullarıyız ve biz O’na döneceğiz” derler” buyurulmaktadır.

Yüce Rabbimiz bu dünyayı bir imtihan sahası kılmış ve kullarını deneyeceğini, imtihan edeceğini bildirmiştir. Kur’an-ı Kerim’de:

“And olsun ki, sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma le deneriz. Sabredenleri müjdele!”

“And olsun ki, içinizden cihad edenlerle sabredenleri belirleyinceye ve haberlerinizi açıklayıncaya kadar sizi imtihan ederiz” buyurulmaktadır.

Dolayısı bu dünyanın bir imtihandan ibaret olduğunu, geçici bir süre burada kalacağımızı ve sonunda imtihan sonuçları için Yüce Yaradan’ımızın huzuruna varacağımızı ve sınavdaki başarılarımız nisbetinde karşılık göreceğimizi unutmadan yaşayabilmemiz, bu farkındalığı elde etmemiz lazımdır.

İnsan, öldüğü zaman artık imtihanı bitmiş ve sınav sonuçlarını almak için bekleme süresine girmiştir. Bunun bir bölümü mezarda, bir bölümü kıyamet gününde olacak ve nihayet sıramız geldiğinde küçük-büyük demeden her şeyin yazılmış olduğu defterimiz elimize verilecek ve hesabımız başlayacaktır. Hesap verirken sadece dilimiz değil tüm organlarımız ve hatta yaşadığımız mekanlar ve bu yerlerdeki tüm eşyalarda şahitlik yapacaklardır. Ancak o gün, yalan ve kayırmanın olmadığı ancak doğruların söylendiği ve konuşulduğu bir gün olacaktır.

Her bir kişinin kendi derdine düştüğü ve en sevdiklerini dahi unuttuğu o endişeli günde, ancak Allah’ın mü’min kullarına olan rahmeti ile insanlar ferahlayabileceklerdir. “Ey nefislerine karşı aşırı giden (günah işleyen) kullarım. Rahmetimden ümidinizi kesmeyin” emr-i ilahisi ile dünyadaki küçük gördüğümüz hayır düşüncelerimiz ve hayır faaliyetlerimiz, kendilerini sadece Allah rızası için sevdiklerimiz, alemlere rahmet olarak gönderilmiş olan önderimiz, rehberimiz Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) vesile kılınarak bir takım günahlarımızın affedildiğini; hiç ummadığımız bir takım hasenat ve ecirlerin hayır hanemize yazıldığını görerek ferahlanan kullar arasında olabilmeyi Yüce Rabbimiz hepimize nasib etsin. Yüce Allah’ın ahiretteki rahmetinin bir izharı olarak şu hadis-i şerifi nakletmek uygun olabilir.

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ashabı ile otururlarken tebessüm etmişler, hatta dişleri görünmüş. Hazreti Ömer (Allah onlardan razı olsun) :

“Ey Allah’ın Elçisi, seni güldüren nedir?” diye sormuş. Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlar:

“Ümmetimden iki kişi Allah’ın huzurunda diz çöktürülmüş bir halde hesap veriyorlardı. Onlardan biri:

‘Yâ Rabbi! Bu kardeşimden hakkımı al’ dedi. Allah, hak borcu olan kula:

‘Kardeşinin hakkını ver!’ dedi. Borçlu olan kişi:

‘Yâ Rabbî! Benim güzel işlerimden ve sevaplarımdan bir şey kalmadı ki verebileyim’ dedi. Alacaklı kul:

‘Yâ RabbÎ! Benim günahlarımdan üstlensin’ dedi”. Böyle anlatırken Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ağlamaya başladı. Ümmetinden birinin çok müşkül durumda kalması, çaresiz haline üzülmüştü. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) devamla buyurdular:

O büyük bir gündür. O gün kişi, kendisinden günahını yüklenecek birine muhtaç olur. Yüce Allah, hak talebinde bulunan kuluna buyurur:

‘Başını kaldır ve Cennetlere bak”. Alacaklı kul başını kaldırır ve der ki:

“Yâ Râbbî! Gümüşten şehirler ve altından saraylar görüyorum. İncilerle donatılıp süslendirilmişler. Bunlar hangi peygamberlerindin? Hangi sıddıklarındır? Hangi şehitlerindir?” Yüce Allah buyurur:

“Kim ücretini verirse onundur”. Alacaklı kul:

“Yâ Rabbî! Bunların ücretini ödemeye kimin gücü yeter?” Yüce Allah:

“Senin gücün yeter” buyurur. Alacaklı kul:

“Neyle, nasıl?” Yüce Allah buyurur:

“Kardeşini affetmekle!”. Kul heyecan ve iştiyakle:

“Affettim Yâ Rabbî!” der ve cennete doğru koşar. Yüce Allah buyurur:

“Dur!”. Alacaklı kul endişe ile:

“Kardeşimi affettim ya!” deyince Yüce Allah:

“Kardeşinin elinden tut ve cennete birlikte gir” der.”

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) devamla buyurur ki:

“Allah`tan korkun! Onun emir ve yasaklarına uygun yaşayın! Kardeşlerinizin arasını (yaşar iken) düzeltin! Muhakkak ki Allah da, kıyamet günü mü`minlerin arasını ıslah edip düzeltecektir."

Yüce Rabbimiz, hayırla geçireceğimiz bir dünya ve hayırla karşılaşacağımız bir ahiret hayatını hepimize nasib ve müyesser eylesin.