ASIM CENGİZ GÜR


BÜYÜK ECRE ERMEK (2)

BÜYÜK ECRE ERMEK (2)


Dünkü notlarımızda aktardığımız gibi Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurmuşlar ki:

"Üç şey kul tarafından yapıldığı takdirde o kul dünyanın ve ahiretin her türlü mükâfatına nâil olur. Dünyada da ahirette de büyük mükâfatlara erer. Maddî, manevî çok büyük kazançlar sağlar." Bunlardan belaya sabretmek hususunu dünkü notlarımızda işlemiştik. Hadisi şerifin devamında belirtilen bir diğer husus da :”Allah`ın mukadderâtı olarak alnına yazmış olduğu yazıya, başına gelen olaylara (kazaya) rıza göstermek, isyan etmemek, Allah`a karşı gelmemek, itiraz etmemek”tir.

Biliyoruz ki, olayları Allah levh-i mahfuza yazıyor, mukadderat oluyor. İnsanın ömrü belli, ne kadar yaşayacağı ezelden mâlum. Rızkının ne miktar olduğu belli, her şey mâlum. Allah bunu en ince teferruatına kadar biliyor. Kaza dediğimiz iki arabanın çarpışması değil; kazay-ı ilâhî, Allah`ın hükmü demek. Allah`ın hükmüne rıza göstermesi, "Tamam yâ Rabbi! Neylersen hoştur, kabulümdür." demesi lâzım insanın. Aslında Tasavvuf dediğimiz güzel ahlak yolunun en yüksek seviyelerinden birisi kadere rızadır. Allah`ın hükmüne rıza gösterir. Erzurumlu İbrahim Hakkı (Rahmetullahi Aleyh) Hazretleri ne güzel söylemiş :

Hoştur bana senden gelen, Ya gonca gül, yahut diken
Ya hayattır yahut kefen, Nârın da hoş, nurun da hoş,
Kahrın da hoş, lütfun da hoş.

Kadere boyun eğen, rıza gösterenler : gonca gül de gelse "Eyvallah" der; diken de gelse, eline de batsa: "Ne yapalım, Alah`ın kaderi!" der. Padişahtan hil`at da gelse, sırmalı kaftan da gelse, kefen de gelse; hepsi hoş. Bir zaman gelecek hepimiz öleceğiz, çırpınmanın faydası yok! Bu dünyada kalan yok; herkes gelip, konup göçüyor.

Hadisi şerifte bahsolunan üçüncü husus ise : “İhtiyacı olmadığı, sıhhatli olduğu, keyfi yerinde olduğu genişlik zamanında da Allah`ı unutmayıp dua etmek”tir. Hepimiz biliyoruz, insanoğlu başı sıkışınca dua eder. Talebe ertesi gün imtihana gidecekse, bir gün önceden abdest alır, namazlarını kılar, gusl abdesti alır, tesbih çeker, imtihana Ayetel-kürsî okuyarak girer. Yâni sıkışmayınca duaya yanaşmaz. Kur`an-ı Kerim`de bildiriliyor: Gemiye biner, dalgalar gemiyi sarsmaya, sallamaya başlayınca, "Aman yâ Rabbi, gemimizi batırma yâ Rabbi! Karaya sâlimen çıkarsam, sana şöyle ibadet edeceğim, senin için on tane koyun kurban edeceğim." diye böyle çeşit çeşit vaadlerde bulunur. Karaya geldiği zaman unutur. İşlerimiz kesat gittiği, ödeme zorluğuna düştüğümüz, bir hastalığa düçar olduğumuz zaman dua ederiz. Bu aslında her insanın fıtratında olan bir şeydir, Yaradan’a sığınmak. Din ile iman ile az bir bağı bile olsa, dar anında “Yâ Rabbi”, “Aman Allah’ım” der, insan. İnsan, başı sıkışınca dua ediyor ki, bu pek makbul bir davranış değil.

Asıl makbulü, geniş zamanında, bir ihtiyaç görünmediği zamanda dua etmek. Böyle bir davranış Yüce Allah’ın kudretinin ve kendisinin acziyetinin bilinci olmaktan ve Allah’ı sevmekten oluyor, ötekisi sıkışmaktan oluyor. Sıkıştı mı herkes duayı yapar. En dinden imandan uzaklar bile o zaman sofulaşıyor. Sofulardan sofu oluyor, daha ileri oluyor ama, sair zaman öyle yapmıyor.

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu hadis-i şeriflerinde: Allah`ı bolluk ve genişlik zamanımızda unutmamamızı tavsiye ve telkin ediyor. Zenginsek, rahatsak, sıhhatli isek, ağrımız-sızımız yoksa, başımız dinçse, iyiysek, hoşsak, güzelsek duanın tam vaktidir diyeceğiz. Hem halimize şükredeceğiz, hem de hazinesi bol padişahtan, Yüce Allah’tan dileyeceğiz. Asıl kıymetli zaman bu zaman diyeceğiz ve duadan uzak durmayacağız ki, darlık ve zorluk anlarımızda Yüce Allah’a yalvarmaya yüzümüz olacak. Aksi halde: rahmeti sonsuz da olsa Yüce Allah: “Sen genişlik zamanında bana dua etmeyi unuttun, ben de senin duanı kabul etmiyorum!" dese ne diyebiliriz.

 Yüce Allah`ı hiç unutmayacağız. "Elhamdülillâh ki, hiç bir derdim yok!" diye, dertli bir insanı gördüğünüz zaman: "Yâ Rabbi bu kuluna o derdi vermişsin; sana çok şükür ki, ben elhamdülillâh öyle bir derde maruz değilim! Bu kulunu da o dertten kurtar" diye dua etmeliyiz.

Kimbilir Mısırda, Suriyede, Afganistan da, Çeçenistan’da, Somali’de, Mymmar’da yaşayanlar ne yapıyor? Yiyecekleri var mı? Su bulabiliyorlar mı? Ülkelerini açıktan veya örtülü işgal edenler neler yapıyorlar. Halimize binlerce şükür ki, bizde böyle bir silah tehdidi yok, bir şey yok. Çok şükür, ne yapacağız? Dua edeceğiz. Hem halimize şükür için, hem bizim de başımıza gelmemesi için, hem de mü’minler üzerindeki bu zulmün, baskının, Yüce Allah’a kulluk yapabilmelerinin önündeki engellerin kaldırılması için, mü’minlere, Müslümanlara tuzak kuranlar aleyhine, tuzağı en etkili olan Yüce Allah’ın tuzak kurması için dua edeceğiz.

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v) üç şeyi, çok önemli üç şeyi bize tavsiye etti

Sabırlı olacağız, sabredersek mükâfat var. Allah`ın hükmüne rıza göstereceğiz, işini hoş göreceğiz, hoş bakacağız, itiraz etmeyeceğiz. Geniş zamanda nimetler içinde yüzerken duayı unutmayacağız, Allah`ı unutmayacağız.

Yüce Allah (c.c.) hadisi şerif gereğince amel etmeyi ve dünyada ahirette yüksek mükafatlara erebilmeyi hepimize nasib ve müyesser eylesin.