VELİ ALTINKAYA


BÜYÜK ACI

BÜYÜK ACI


   Bu satırları yazdığım dakikada Manisa Soma’da hayatını kaybeden işçi sayısı 245 olarak atanmıştı... İnşallah yanılırım;  ama, korkarım ki siz bu satırları okurken bu rakam çok daha artacak gibi...

    Zira yerin 400 metre altındaki galerilerde daha yüzlerce insanın olduğu söyleniyor...

     Türkiye’de madencilik şartları geçmiş yıllara kıyasla çok değişti.... Yıllar önce insan gücü ile çıkartılan madenlerde çok sayıda can kaybı oluyordu... Bugün geldiğimiz noktada artık bu kazalarla ilgili can kayıplarının olmaması gerekmez mi?...  

   Maden işletmelerinde devlet kurumlarının denetimlerini daha sıkı tutması gerekir. Uygulama ve incelemeler kağıt üzerinde kalmamalıdır... Çalışma Bakanlığı’nın mart ayında facianın yaşandığı ocakta gerekli denetimleri yaptığı söyleniyor... Bizde maalesef birçok işletme denetim anında usulleri yerine getiriyor, sonrasında yine bildiğini okuyor...

   Acaba Soma’daki kömür işletmesinde böyle birşey var mı?...

    Bize düşen, devletimize düşen her türlü tedbirlerin alındığını yerinde gördükten sonra bu işletmelere izin vermesidir. Her türlü tedbiri de alsanız  her işletmede, hele hele bu neviden işletmelerde de yine kazalar olabilir mi; olur. Ama en azından can kaybı bu kadar olmaz.

   İşçilerimizin tamamına rahmet, ailelerine sabır diliyorum. Bunları söylemek, yazmak kolay. Ama, bu acının düştüğü evlerde feryadın duvarları yıktığını görmek zor olmasa gerek... Kimi 18 yaşındaki oğlundan, kimi de 50’sindeki eşinden haber bekliyor...

  Dram üstüne dram, acı üstüne acı...

    Dayanılacak gibi değil...

   Allah sabır versin.... Dilerim bu faciadan ders çıkartalım ve bu neviden can güvenliği açısından sıkıntılı olan sektörlerde mümkün olan tedbirleri en yüksek oranda alalım...

EMNİYET MÜDÜRÜ

   Dün sabah programda iken Kayseri Emniyet Müdürü Mustafa Aydın’ın  merkeze alındığı haberi ulaştı. Kayseri Emniyet Müdürlüğü’ne   Koruma Daire Başkanı  İbrahim Kulular atanmış.‘Hayırlı olsun’

   Ama görevden alınan emniyet müdürü ile ilgili görüşlerimi aktarmak isterim...

   Mustafa Aydın, Eylül 2012’den  bu yana Kayseri’de görev yapıyor.... Emniyet Müdürü Aydın’ın çalışmasını yakından takip ettim. Bir gazeteci bürokrat ilişkisinin ötesinde  şehrin sorunlarını, emniyetin çalışmalarını konuştuk...

    Doğrusu bir süredir bu kararı bekliyordum... Özellikle 17 Aralık sonrasında başlayan “görevden alma” furyası içerisinde, “Acaba bizim müdür ne zaman görevden alınır?” sorusunu kendime hep sordum   Ve bir gün görevden alınacağını biliyordum...

      AK Parti’nin önemli isimlerinden biri  iki ay kadar önce “Emniyet Müdürünün cemaate yakın olduğu söyleniyor, doğru mu ?” türü bir soru sordu... İddia ile ilgili, aramızda bir konuşma geçtikten sonra her ikimizde Emniyet Müdürü Mustafa Aydın’ın dürüst ve çalışkan bir polis şefi olduğunda hem fikirdik.

    Bu noktada karar vericiler olaya farklı bakıyor... Bizim veya Kayseri merkezli isimlerin bir şey söylemesi çok önemli değil.... Karar verici önce Başbakan, sonra İçişleri Bakanı vs...

    Hal böyle olunca kimsenin ağzını bıçak açmıyor....

    Biz siyasetçi değiliz, gazeteci olarak bize hakkı söylemek düşer... Elbette bir kişiyi göreve getirenler alabilirler de. Mustafa Aydın’ı polis müfettişliğinden Iğdır, Maraş ve Kayseri’ye emniyet müdürü yapan irade, merkeze de alabilir...

    Kayseri’de  bulunduğu süre içerisinde emniyet müdürünün devlet ve halktan yana  dürüst, namuslu bir şekilde görev yaptığını söyleyebilirim...

    Emniyet Müdürü Mustafa Aydın’ın  görevden alınma gerekçesinin ne olduğunu bilmiyoruz. Şahsen,”paralel” iddialarının buna neden olduğunu sanıyorum... Mustafa Aydın Kayseri’de görev yaptığı süre zarfında bu iddialardan tamamen uzak devletin emniyet müdürü olarak görev yaptı. Eğer böyle bir gerekçe ile Aydın görevden alınmışsa bilinsin ki bu “hak” değildir.

 

  

00- Soma’da meydana gelen facia herkesi yasa boğmuş.

00- Soma faciası nedeniyle Kayseri’deki birçok kuruluş ve bazı üniversiteler, bazı etkinliklerini iptal etmiş.

00-Enerji Bakanı Yıldız Soma faciasına yerinde saat saat müdahale ediyormuş.

00- Kayseri’nin başarılı Emniyet Müdürü Mustafa Aydın görevinden alınırken, yerine Koruma Daire Başkanı  İbrahim Kulular atanmış.

00- Mobilyakent yılsonunda hizmete giriyormuş.

00- AK Parti bazı ilçe teşkilatlarında revizyona gidiyormuş.

00-   Başkan Özhaseki ilçe ziyaretlerini sürdürüyormuş.

ABHAZYA

 CUMHURİYETİ

Haftasonunda 80 kadar gazeteci ile birlikte Abhazya Cumhuriyeti’ndeydik. Türkiye Gazeteciler Federasyonu 44.Başkanlar Konseyi toplantısı Türkiye Abhaz Kültür Dernekleri Federasyonu’nun ev sahipliğinde  bu ülkede gerçekleştirildi. Başbakan dahil Abhaz devlet yöneticileri öncelikle gazetecilerden Türkiye’nin Abhazya’yı tanıması için “etki” yapmaları telkinin de bulunuyor.  Abhazya, 242 bin nüfusu olan müthiş doğa harikasına sahip, tabir yerindeyse “cennet gibi” bir ülke... Rusya başta 5-6 ülkenin tanıdığı Abhazya özellikle Gürcistan’ın uyguladığı abluka ve ambargo dolayısıyla sıkıntı yaşıyor. Haklı olarak bunu da kırmak istiyor.

 

ABHAZYA TANINMA BEKLİYOR

Türkiye Gazeteciler Federasyonu 41. Başkanlar Konseyi toplantısı geçtiğimiz yıl  Bursa’da ASGD Genel merkezi ve Çağdaş Gazeteciler Derneği Bursa Şubesi’nin ev sahipliğinde gerçekleşti… O toplantıda ÇGD Bursa Şubesi Başkan Yardımcısı ve Valilik Basın Müdürlüğü çalışanlarından Atilla Sağım TGF Genel Başkanı Atilla Sertel ve Genel Başkanvekili Yılmaz Karaca’ya “Başkanlar Konseyi’nin bir toplantısını da Abhazya Cumhuriyeti’nde yapabilir miyiz?”demiş…

Atilla Sağım merkezi Bursa’da bulunan Abhaz Kültür Dernekleri Federasyonu Genel Sekreteri ve sözcüsüymüş… TGF yöneticilerine böyle bir ön teklifle gitmesinin nedeni de buymuş…

TGF Genel Başkanvekili Yılmaz Karaca Batman’da yapılan toplantıda Abhazya Cumhuriyeti’nde bir başkanlar Konseyi yapabileceğimizi açıklamıştı... Sonrasında Abhaz Federasyonu yöneticilerinin ısrarı üzerine Yılmaz Karaca iye TGF Yüksek İstişare Kurulu Başkanı İbrahim Erdoğan Abhazya Cumhuriyeti’ne mart ayında bir gezi düzenliyorlar… Bu gezide TGF 44. Başkanlar Konseyi’nin Abhazya’da düzenlenmesi kararlaştırılıyor…

Rivayetlere göre Türkiye’de 500 bin kadar Abhaz’ın olduğu söyleniyor. Bu Abhatların önemli bir bölümü 150 yıl önce Osmanlı Rus Savaşı sonrasında Kafkas topraklarından gelmiş insanlar… O büyük sürgünde on binlerce Çerkez’inde Anadolu topraklarına geldiği biliniyor. Çerkezlerle (Adigeler) Abhazlar akraba toplulukları…

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Abhazya Gürcistan sınırları içerisinde özerk bir bölge olarak yer almış… Kısa süre sonra itilaf çıkmış ve bu itilaf savaşa dönüşmüş. Abhazlarla Gürcüler arasında Nisan 1992’de başlayıp 30 Eylül 1993’de sona eren savaşta iki ülkeden de binlerce insan hayatını kaybetmiş… Acımasız bir savaş yaşanmış… Bu savaşta Türkiye’den giden Abhazlar başta, Kafkas kökenli hemşerilerimiz de görev almış… Hatta Kayseri Pınarbaşı ilçesinden giden Kafkas kökenli bir kardeşimiz var…Aşağıdaki fotoğraf 29 yaşında bu savaşta hayatını kaybeden Pınarbaşılı Hanifi isimli bir kardeşimize ait mezar başında çekildi…

Kanlı savaştan sonra Abhazya Cumhuriyeti 1994’te bağımsızlığını ilan etmiş… Fakat geçen 20 yıllık süreye rağmen Abhazya Cumhuriyeti beklediği ülkeler tarafından tanınmamış. Abhazya’yı bağımsız bir ülke olarak  ilk kez Rusya tanımış. Belli ki daha sonra Rusya’nın girişimleri ile Nikaragua, Venezualla, Naura, Vanuatu Tuvalmu gibi ülkeler Abhazya’yı tanımış….

Gelinen noktada Gürcistan Abhazya Cumhuriyeti’nin tanınmaması ve gelişmesinin önleme adına ciddi baskılar uyguluyor… Bu baskıların ABD ve AB üzerindeki karşılıklı bağlantıları ve Rusya’nın Abhazya üzerindeki etkisinden olsa gerek ülke 20 yıllık bağımsızlık süresine rağmen beklediği “tanınmaya”! ulaşamamış…

Abhazya bugün itibariyle 242 bin nüfusa sahip. Ülke nüfusunun yarıya yakınını  adını taşıyan Abhazlar oluşturuyor. Sonrasında Megrellerle Gürcüler var. Hatırı sayılır bu Rus ve Ermeni nüfusu da ülke sınırlarında yaşıyor… Ülkede yaşayanların % 70 kadarı Hristiyan.. Bunların hemen hemen tamamına yakını da Ortadoks.. Çok az Katolik var… Müslüman nüfusu % 16 gibi… Diğer dinlere mensup insanların ise % 7-8 oranında olduğu biliniyor… Hristiyanlık dışındaki dini unsurlar çok aktif değil… Müslümanlar, sadece Müslüman, o kadar….

Gürcistan’ın kuzeybatısında, Karadeniz’in doğusundaki bu küçük ve şirin ülke adeta bir cennet köşesi… SSCB zamanında devlet başkanlarının yaz tatilini geçirdiği ılıman bir iklimi var. Ocak ayında hava denize yakın noktalarda artı 4’ün altına dahi düşmüyormuş… 8 bin 600 km2’lik ülke yüzölçümünün büyük bölümünü  dağlar oluşturuyor… Adeta iğne atsanız toprağa değmeyecek oranda ormanlar ve yeşil alanlar mevcut…

Ülkede kişi başına düşen milli gelir 2 bin 600 dolar gibi… En önemli gelir kaynağı turizm.. Ama, başta 75 bin nüfuslu başkent Sohum olmak üzere bazı şehirlerde otelcilik hizmetleri  maalesef çok kötü… Mesela kaldığımız otel için “pansiyon” dersem haksızlık etmiş olmam diye düşünüyorum… Müthiş bir doğal güzellik, yine müthiş bir mutfak ve misafirperverliğin mevcut olduğu ülkede maalesef otelcilik hizmetleri çok kötü… En azından benim gördüğüm böyle… 7 ilden oluşan ülkenin iki bölgesinde turizmin ve otelcilik hizmetlerinin biraz daha iyi olduğu söyleniyor.

Bu ülkeye gitmek için 76 kişiden oluşan (çoğunluğu cemiyet başkanları) 76 gazeteci zor geçen bir uçak yolculuğu sonrasında Sohum’a İstanbul’dan hareketimizden ancak 10 saat sonra ulaşabildik. Ülkeye, Türkiye’den doğrudan uçuşlar yok… İstanbul’dan Rusya’nın olimpiyat şehri Soçi’ye ulaşıyorsunuz. Sonra sıkı sınır kontrolleri ile birlikte yaklaşık 1.5 saat kadar süren bir otobüs yolculuğundan sonra başkent Sohum’a ulaştık… Otele(!) yerleştiğimizde Kayseri uçuşunu da hesaba katarsak neredeyse 15 saat geçmişti… Bizi Soçi’den itibaren Abhaz Dışişleri Bakanlığı  çalışanları ve Federasyon yöneticileri hiç yalnız bırakmadı.

Kısa bir dinlenmeden sonra ilk uğrak yerimiz Abhazya Dışişleri Bakanı  Vyaçeslav Çirikba’nın makamı oldu… Bakanlıklar, hatta Cumhurbaşkanlığı dahil Türkiye’deki ortalama bir ilin,hatta ilçedeki bir kamu kuruluşu binası gibi… Bakan Çirikba ile makamında görüştükten sonra bir salona geçtik. TGF Genel Başkanı Atilla Sertel, Abhazya Gazeteciler Birliği Başkanı Kapba ve Dışişleri Bakanı Çirikba birer konuşma yaptılar… Bakan Çirikba gazetecilerden Türkiye’nin ülkesini tanıması için kamuoyu oluşturmaları ricasında bulundu ve hepimizle neredeyse tek tek  ilgilendi… Aynı gün Dışişleri Bakanı tarafından heyetimiz onuruna Başbakan’ında katıldığı bir akşam yemeği verildi.

İkinci ün resmi programa bağlı olarak heyetimiz tarafından ZaferParkı’ndaki anıta çiçek sunuldu ve saygı duruşunda bulunuldu. Sonra Abhazya Gazetecilerinin de katıldığı bir toplantıda konuşmalar yapıldı.. Abhaz gazetecilerin salondan ayrılmasından sonra TGF 44. Başkanlar Konseyi Türkiye’den giden heyetin iştiraki ile yapıldı…

İkinci günün en renkli ziyareti ise şüphesiz hiçbirimizin unutamayacağı bir organizasyondu. Abhazya Geri Dönüş Komitesi ile Gazeteciler Birliği  başkente 45 dakika mesafedeki Kutol köyünde muhteşem bir sofra düzenlemişti… Muhteşem birde karşılama yaptılar. Kafkas geleneğine uygun giyinmiş yaşlı -genç, kadın-kız yöresel(milli) kıyafetleri ile karşıladılar bizi… Milli yemekleri ile birlikte Abhazlara yakışan bir ağırlama ortaya koydular. Milli folklörlerinden kesitler görülmeye değerdi….At gösterileri de cabası…

Ertesi gün Abhazya’nın kurucu lideri  V.G. Ardzınba’nın mezarına çelenk sunarak programa başladık. Sonraki güzergahımız dünyanın en büyük ikinci mağarasının bulunduğu ve ülkenin en önemli turistik bölgelerinden biri olan Afon Mağarası ve Novi Afon manastırını ziyaretti… Heyetimize gittiği her bölgede bir polis eskortu eşlik etti. Aynı gün akşam Abhazya Ticaret Odası Başkanı G.L. Gagulia tarafından heyetimiz onuruna muhteşem bir binada yine muhteşem bir sofra kurulmuştu…. Burada yapılan konuşmalarda da Abhazya tanıtıldı ve “tanınma” istekleri iletildi.

Son gün dünyanın en güzel doğa harikalarından birine sahip olan Abhazya Kafkas dağlarının şahikalarındaki Ritsa Gölünü görmeye gittik… Bir tarafta kar ,diğer yanda yeşilin her tonunun bulunduğu  müthiş güzellikde bir ülke…

Son sözler: Abhazya güzel bir ülke… İnsanları misafirperver… Mutfakları müthiş… Ancak çalışmayı çok sevmiyorlar gibi… Herkes evinin önünü süpürse ülke daha da güzel olacak ve daha çok turist çekecek. Ama şu otel işini de halletmeleri gerek… Dilerim Türkiye bir gün ( çok uzatmadan) bu ülkeyi tanısın ve iki ülke arasında karşılıklı ilişkiler daha da geliştirilsin.