Sevgili Dostlarım;
Her yaş güzel midir gerçekten?
Ya yaşlılık!
Yaşlılık da güzel midir dostlarım?
Doğrusu 52 yaşında bu soruyu cevaplamak çok da kolay gelmiyor insana.
Fakat şundan kesinlikle eminim ki erenler
Hayatımın en güzel yılları çocukluk yıllarım...
Cefakar canım anamla
Hayatı omuzlayıp bize yol açan aslan babamla
Ve kardeşlerimle birlikte olduğumuz güzel yıllar.
Ekmek elden, su gölden…
Çalışmak yok,
Yine ay sonu geldi demek yok.
Herkesin birbirini tanıyıp değer verdiği
İnsanın, insan sıfatına konulup değer gördüğü yıllar...
Arkadaşlarımızla gece yarılarına kadar doya doya oyunlar oynadığımız doyumsuz yıllar
Kardeşlerimle bir birimizin önünden yiyecekleri kapmaya çalışarak
Neşe içinde kahvaltılar yaptığımız yıllar.
Akrabalarla,
Komşularla,
Hakiki dostlarla
Dolu - dolu geçen yıllar.
Sevdiklerimizin yanı başımızda olduğu
Sadece sohbetin
Bol bol içtenlikli paylaşımların olduğu büyülü yıllar...
Fakat dostlarım her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi,
O güzel günlerde bitiverdi apansız
Ve biz büyüdük…
Her şeyin rengi, tadı, kokusu değişti sanki
Her şey tadını lezzetini kaybetti
Tüm güzellikler yok oldu…
Yaşamın rengarenk çizgilerinin içinde;
Bir anda gri ve siyah çizgiler beliriverdi…
Sıcak,
Samimi,
Hoş görü dolu ilişkilerin yerini
Selamsız sabahsız soğuk ve çıkara dayalı ilişkiler aldı…
Büyümek;
Sorumlulukların çığ gibi artması,
Pek çok sıkıntıyı aynı anda yaşamak
Büyümek;
Kötü niyetlilerin çokluğunu fark etmek,
Dost kazıkları yemek,
Beklentilerin artması,
Büyümek;
Sevdiklerinizin birer ikişer terk etmesi bizi...
Büyümek;
Her iç çekişte
Her buğulanan gözde
“Hayatın kuralı bu" diye tekrarlamak...
Doğarsınız,
Büyürsünüz,
Yaşlanırsınız
Ve nihayete erer ömrünüz.
İşte bu kısır döngüde
Belki de en meşakkatli süreç yaşlılık sevgili dostlar.
Çünkü yaşlılık adeta ikinci çocukluk devresi gibi…
Ya da tam anlamı ile hayatı başa sarma…
Önce tadına varmak her keyfin
Sonra yeniden muhtaç olmak...
Elden ayaktan düşmek,
Gözden, kulaktan kalmak...
Ziyadesi ile hazin.
Hele de gençlikte yaşanılan ilgi alakadan fazlası ile mutlu mesut iken
Unutulmak,
Terk edilmek
En acı şekilde yaralar ademoğlunu...
Oysa “Yaşlının varlığı rahmet- bereket kaynağıdır” derdi dedem…
Yaşlıya hürmetin, onların hayır duasını almanın önemine vurgu yapardı…
Zaten İlahi öğreti ’’ Anne ve babalarınız yanınızda yaşlanmış iseler onlara kötü söz ve davranışta bulunmayın, hatta onlara of bile demeyin. Rabbim onlar beni küçükken nasıl himaye edip korudularsa sende onları koru’’ diye dua etmeyi öğütlemez miydi?
Ne değişti?
Neden kulak asmaz olduk bu öğretilere?
Neden sırt döndük doğrulara?
Neden suyu tersine akıtma çabasındayız?
Zannımca bireysellik, bireyciliği putlaştırdı erenler
"Ben" duygusu her türlü erdemi toprağa gömüp üzerine tüy dikti…
Zaten Firdevsi ‘’Gençlik ilk bahar gibidir, yaşlılık ise kışa benzer; öyle bir kış ki arkasından bahar gelmez’’ sözleri ile bu acı sonu yıllar öncesinden haber vermemiş miydi bizlere…
Tıpkı acı kış soğuğu gibi keskin can yakıcı.
Zaman zaman aciz çaresiz bırakan…
Gerçekten de kapıya konacak şey değil yaşlık...
Fakat önlenemez yaradılış süreci ile her can o noktaya gelecek birgün…
Bu kaçınılmaz bir sonuç
Mevlana HZ. dediği gibi
Gün gelecek ‘’Gençlerin aynada göremediklerini, yaşlılar bir tuğla parçasında okuyacaklar"…
Nihayet bulacak ömür.
Gençlikte yaşlılıkta harman olacak o gün.
Birkaç vefalı dostun omuzlarında göç ederken ebediyete;
Şayet hayırlı bir ömür sürebilmişsek
Ve varsa ardımızdan gözyaşı dökebilecek birkaç kadirşinas
Kendimizi mutlu addetmeliyiz.
“Gözyaşı da mı yaşlanır, kırışmış yüzlerde
Günler günleri kovalarken, zaman ilerliyor
Akrep yelkovanı döverken,
İnsan yaşlanıyor
Eski gülücükler nerde?
Neden somurtmakta suratlar?
Yüzde çizgiler,
Saçlarda aklar
Heyhat, aynalar neden düşman kesildi,
Neden gizliyor gençliğimi…
Eyvahhh…
Nede hor harcamışım zamanı
Nasıl da değerlendi günler sayılı olunca
Bunca tedirginlik neden
Yoksa ölüm mü yaklaşıyor?”
Bu kadar vefasız mıydı eş, dost akraba?
Neden bir başıma bırakıp gidiyorlar beni mezarlıkta?
Ya eşim, çocuklarım!
Onların sevgisi bağlılığı da mı yalandı?
Neden beni yalnızlığa terk ediyorlar?
Fakat o da ne?
Annemle babam değil mi beni bekleyenler?
Yine onların sevgisi mi en hakiki olan...
Biz büyüyüp yaşlandık
Ve yine ulaştık anne babamızın kollarına...