VELİ ALTINKAYA


BU, ?VER PAPAZI, AL KIZI´ OYUNU DEĞİL

Gündem - Veli Altınkaya


Dolar oyunu, sanmayın ki Türkiye, İzmir´deki rahibi verse bitecek.

Bu büyük bir oyun.

ABD 1 Mart Tezkeresi´nden sonra elinden kaydığını gördüğü Türkiye´yi, tekrar 1946´dan sonra olduğu gibi ?teslim almak´ istiyor.

Bunu seçimler yoluyla denedi olmadı. 15 Temmuz, CIA başta bazı istihbarat birimlerinin çok iyi hazırladığı bir alçak girişimde, milletin sağduyusu ve Canab-ı Allah´ın lütfu o da saat farkıyla başarısızlıkla sonuçlandı.

Şimdi açıyı genişleterek olaylara bakalım.

ABD bölgemizi yeniden dizayn etmek istiyor. Burada en temel nokta, şüphesiz ki enerji vs. odaklı ekonomik hamleler, Rusya ve Çin´in önünü kesme girişimleri ve daha da önemlisi İsrail´in gelecek açısından güvenliği.

Afganistan´ın yeniden yapılandırılması, Çin´in önünü kesme, Kafkaslar´a ve Orta Asya´ya uzanacak önemli hamlelerden biriydi. NATO´nun devrede olmasına rağmen 30 yıldır bu gerçekleşemedi. NATO´nun ve Afganistan´ın ABD´ ye ciddi maliyetleri oldu. Nitekim son NATO toplantısında ABD´nin dengesiz başkanının çıkışı da bunun göstergesiydi.

ABD,  İslam coğrafyasını yeniden dizayn etme adına ?İslam Baharı´nı kara günlere çevirdi. Türkiye´nin 1 Mart Tezkeresi´nin bedelini ödemesi adına, çevresinin de kontrol altına alınması gerekiyordu. Bu noktada Mısır´da darbe gerçekleştirilerek önemli bir müttefik daha da sağlamlaştırılmıştı. Zaten Suudi Arabistan ve diğerleri ?çantada keklik´ti.

ABD, Afganistan´da olduğu gibi,  15 yıl önce girdiği Irak´ta da çok büyük bedeller ödedi. Hala da Irak istediği gibi olmadı. Bedel ödediği Irak, kendisinden çok İran´a yakın durdu; 25 Eylül Kuzey Irak Referandumu´nda olduğu gibi ara ara Türkiye ile de işbirliği yaptı.

Gelelim?Suriye´ye...

Suriye olayının üzerinden de 7.5 yıl geçti. Türkiye, İran ve sonradan bu işe dahil olan Rusya, ABD´ nin ve batı blokunun buradaki hesabını bozdu. Suriye´de kara gücü olarak kullandığı PKK´ya, milyarlarca dolarlık yardım yapmasına rağmen istediğini alamadı ABD...

Yani anlayacağınız ABD, Türkiye´nin çevresindeki operasyonların da tahmin ettiğinin ötesinde çok büyük bedeller ödüyordu. Irak, Suriye orta yerde dururken şimdi de İsrail, Mısır ve Suudi Arabistan gibi müttefiklerinin ısrarıyla İran´a yeniden cephe açmıştı.

ABD yönetiminin ilk işi Obama döneminde imzalanan nükleer silahlarla ilgili anlaşmayı askıya almak oldu.

ABD, Afganistan, Irak ve Suriye´de askeri yolla yapamadığını İran´da hiç yapamayacağını biliyor. Bunun için, bu ülkede ekonomik bir darboğaz yaratarak iç isyan çıkartmak ve yönetimi elinde tutmak istiyor. Bu cihetle, sıra İran ambargosuna geldi.

ABD bu ambargoda Rusya´nın İran´ ın yanında olacağını elbette biliyordu. Ama Türkiye de yanında olmalıydı. Türkiye, İran´a uygulanacak ekonomik yaptırımlarda ABD ile birlikte hareket etmeyeceğini gösterdi. ABD, baktı ki pabuç pahalı, yine maliyet yükselecek, bir taraftan da İzmir´deki rahibi bahane ederek,  siyasi ve askeri metotlarla hizaya getiremediği, darbe girişimi başarısız kalan Türkiye için bu kez de ekonomik sopayı devreye soktu...

Tabi bu süreçte, Türkiye´nin Doğa Akdeniz´deki zengin doğalgaz yatakları konusunda farklı düşünmesi, Rusya ile yakın işbirliği ve enerji konusunda ülkenin önemli geçiş noktalarından biri olması, savunma sanayiinde kendine yetme çabası, S 400´ler vs. de bu sürecin tuzu biberi oldu.

Olaya böyle geniş bir perspektifle bakmazsak, oynanan oyunu anlayamayız. Elbette elin oğlu böyle oyunlar peşinde koşacak; peki biz ne yapmalıyız?

Açık söyleyeyim?Cumhurbaşkanı´nın üç-beş yıldır şüphesiz ki iyi niyetli olarak Merkez?Bankası´na ?Faizleri düşürün´ baskısının ekonomik kriterler açısından doğru olmadığını düşünüyorum. Elbette yüksek faizin olduğu bir yerde enflasyon düşmez; yatırımcının önü açılmaz vs... Yine elbette dolar zenginleri yüksek faizle paralarına para katmak isterler.

Ancak, vatandaşa ?yastık altındakileri bozdur´ çağrısı ile de sonuca gidemeyiz. Bu dışarıya karşı bir ?birlik göstergesi´ olarak iyi olabilir; ama yeterli olmaz. Süratle,  devlet ve millet olarak gerçek anlamda tasarrufa gitmeliyiz. Süratle, üretimdeki ithal girdiyi azaltacak arayışlar içine girmeliyiz. Hemen her alanda ithal ürünlerin yerine tutabilecek ürünlerimiz var. Yani bizim ilkokulda kullandığımız temel sloganlardan biri olan, ?Yerli malı, herkes onu kullanmalı´ metodunu uygulamalıyız.

Tabii en önemlisi millet olarak oynanan büyük oyunu görüp, birlik ve beraberlik içerisinde ABD ve tüm dünyaya ?Ortak Duruş´ göstermeliyiz. Bunu yapabilirsek, daha az bedel ödeyerek bu oyunu bozarız.

 

Mış? Miş? Muş?

00-Şaban Çopuroğlu´nun il yönetimi bugün-yarın resmen atanacakmış.

00- AK?Parti´nin hafta sonu yapılacak büyük kongresinde MKYK´ya Kayseri´den kimin gireceği merak ediliyormuş.

00- İYİ?Parti Genel İdare Kurulu´nda Kayseri´den kimse yokmuş.

00- İYİ?Parti´de başkanlık divanının oluşması ile teşkilatlarda da değişiklik bekleniyormuş.

00-CHP´li muhalifler ?Olağanüstü Tüzük Kurultayı´na hazırlanıyormuş.

00- ERÜ Rektörü´nün atama sürecinin uzaması, Üniversite´de işleri tıkıyormuş.

00- Tarım ve Orman?Bakan Yardımcısı Mustafa Aksu Kayseri´de bir dizi görüşmeler yapıp Bakanlığı ile ilgili birimlerden brifing almış.

 

KULİS BULVARI

 

İYİ PARTİ´DE KAYSERİ YOK

İYİ?Parti, olağanüstü büyük kongresini yaptı. 80 kişilik Genel İdare Kurulu´nda Kayseri´den kimse yok. İşadamı İbrahim?Sungur Avukat oğlu Abdullah İlker Sungur GİK´e girdi. Ama O da Kayseri odaklı siyaset yapmıyor. Sanıyorum yedek listede de bir hanımefendi var. Kayseri Genel İdare Kurulu´nda mutlaka ağırlıklı şekilde olmalıydı. Doğrusu Milletvekili Dursun?Ataş´ ın GİK´te olmasını bekliyordum. Ataş, milletvekilliği nedeniyle olmuyorsa (ki aynı konumda olup da GİK´e giren vekiller var) mutlaka Mustafa Öztürk vs. gibi bu partiye kuruluşundan bu yana büyük emek vermiş isimlerin GİK´te yer alması için kulis yapmalıydı. İYİ Parti yeni GİK´in başkanlık divanını belirlemesinden sonra, Kayseri Teşkilatı´nda da sanırım değişiklik olacak. Bu değişikliğin sadece il yönetimiyle sınırlı kalmayacağını, ilçelerin bir kısmında da revizyona gidileceğini sanıyorum.