SAMİ DAYANGAÇ


BEŞİKTEN MEZARA GÖSTERİŞ

GÖZLEM - Sami DAYANGAÇ


Dikkat ettiyseniz, son yıllarda bir gösteriş, bir şatafat başladı. Eskiler anlatır, evine bir yiyecek, eşya vs. alan kişi bunu gizli getirirmiş ki gören olur, canı çeken olur, alan olur, alamayan olur diye. Ya şimdi?

Doğumlar özel hastanelere taşındı, doğum sonrası gelen olur, giden olur, elalem ne der denir ve oda süslenir. Şatafat, gösteriş doğumda başlar. Elbette çiçekler, balonlar ve süslemelerle gelenin gidenin gözüne sokulur. Hastane çıkışı süslenen oda ve yatak, bu kez eve gelenlerin, hayırlı olsuna gelenlerin beğenisine sunulur. Elalem ne der?

Doğan yavru erkekse, ilk mürüvet görülmeden olur mu? Süsler, masraflar, arabalarla kornalar eşliğinde yaşını başını almışların doldurduğu araçlarla şehir turu, davul, zurna, büyük masraflı kına gecesi, düğün, yemek, takı töreni. Elalem ne der?

Dünür gitme ayrı bir eylem. Kart bırakıp olumlu cevap alınınca eşraftan, tanıdık isimlerle ziyaret edilip kahve içilir, çevre sorar, kahveye kimler geldi? Elalem… Düzen, nişan, kına, düğün, balayı, son zamanlarda bir de evlenme teklifi modası. Ya sinema kapatılır, ya balon ve ayrı bir masraf, ayrı bir övünme eylemi. Yazık değil mi bu kadar gösterişe?

Erkek askere gider, kına gecesi, eğlence, araçlarla şehir turu. Alın size yeni bir masraf kapısı.

Sıra geldi cenazelere. Cenaze zuhur edince cenaze sahibi ne yapacağını şaşırır. Mezar açılacak, ölüm raporu alınacak, cenaze yıkanıp kefenlenecek, camiye konacak, imam ayarlanacak ve kıymalı yaptırılacak.

Eskiden cenazesi olana 3 gün yakınları tarafından yemek getirilirdi. Şimdi cenazeye gelenler hediyelik horoz gibi oturup kıymalı bekliyor. Yahu bırakın insanlar acılarını yaşasınlar. Defin sırasında cenaze zengin aileye aitse imamın biri bırakır, diğeri alır, okudukça açılır, açıldıkça okurlar. Sonra taziye verilir ama eve de gelinir kıymalı için. Perşembe gibi dinimizde bulunmayan adet günümüzde abartıyla devam etmekte. Perşembe gününe kadar çadırda oturanlara yemek dağılır, neden?

Perşembe sanki restorana gelmiş gibi yemeğe üşüşülür. Tatlılar yenir, zengin cenazesi ise okuyanlar sıraya girer. Biri bitirir, diğeri başlar. Kimsenin yemekten, içmekten ölümü konuşmak aklına gelmez. Hoca okur, gelenler yer içer, sanki kutlama... Sonra gelenlere halı seccade(hiç namaz kılmayanlar ve kılmayacaklar kapışır), kutsal kitabımız asla açılmasa, okunmasa da kapışılır, kahve, helva, şeker vs. dağıtılır. Kutlama sona erer.

Gösterişin son ayağı ise mezardır. Gösterişli, şatafatlı mezarlar yaptırılır, milletin gözüne sokulur. İlginç figürler, yazılar, gösterişin son durağı da tamamlanır. Neden bu gösteriş, neden bu kompleks, neden hep başkalarıyla mukayese? Allah hayır işlerinde, iyi insan olmada da yarışmayı nasip etsin. Gösteriş bir hastalıktır.

Ama tüm saydıklarımıza kimse dur, yapmayalım diyemedi, virüs bunu başardı...