ASIM CENGİZ GÜR


BENİ ZİKREDİN

BENİ ZİKREDİN


Yüce Allah (c.c.), kitabımız Kur’an-ı Kerim’de :

“Beni zikredin de, ben de sizi zikredeyim” buyuruyor.

Ayet-i kerimede bir emir ve bu emrin yerine getirilmesi karşılığındaki bedel ifade ediliyor. Yani kul, Rabbinin emrine uyup da O’nu zikrederse, Yüce Allah (c.c.) da bizleri zikredeceğini beyan ediyor.

Ayrıca :

“Bana şükredin, sakın bana kâfir olmayın!” da buyuruyor. Sakın size vermiş olduğum nimetlerime karşı küfran-ı nimet etmeyin, nimetlerime nankörlük etmeyin, nimetlerimi inkar etmeyin, şükürsüzlüğe düşmeyin diye uyarmış oluyor.

Yaşamımızda bile birisinden küçücük bir iyilik görecek olsak, hemen teşekkür ederiz. En ufak bir iyilik bile karşılık gerektirir ve aslında verilecek bu karşılığın da o iyiliğin dengi olması gerekir. İyiliğe iyilik ile karşılık vermek gerekir. Buna gücü, imkanı, fırsatı yok ise hiç olmazsa bir teşekkür etmek ve onun için hayır duada bulunmak bir vazifedir.

Yüce Allah (c.c.) da, bizlere farkına vardığımız ve varmadığımız sayısız nimetler vermiştir. Hava, su, yiyecek vesair gibi nimetlerin yanısıra bizi kendisini bilme nimeti vermiş, iman ve islam ile şereflendirmiştir ki, en büyük nimet imandır.

Kullarına 124.000 peygamber göndermiş, kitaplar göndermiş, peygamberlerden sonra da o kutlu yolun kandilleri olan ve onlara varis olan alimleri var edegelmiştir.

Bunların hepsine şükretmemiz lazım. Bunları görmezlikten gelmek, anlamamazlıktan gelmek, umursamazlık etmek, hatırlamamak doğru olmayıp, kendimizi bir kontrol ederek bu husustaki eksiklik ve gevşekliklerimizin farkına vararak, şükreden kullardan olmaya, zikreden kullardan olmaya gayret sarfetmeliyiz.

Yüce Allah (c.c.)

“Siz beni zikredin de, ben de sizi zikredeyim” buyuruyor. Zikir birçok çeşiti vardır. En bilinenin, tesbihli veya teşbihsiz “Sübhanallah”, “Elhamdülillah”, “Allahü Ekber” demektir veya “Lâ ilâhe illallah”, “Allah” demektir. Sevgili peygamber efendimiz (s.a.v.)’e salat ve selam getirmektir. Onun bildirdiği güzel kelime ve cümleleri tekrar etmektir.

Kalplerin ve nefislerin terbiyesine mezun, peygamber varisleri alimler, insanlar daha kutlu ve yüksek mevkilere ulaşabilsinler diye bu tür zikri bağlılarına ve sevenlerine tavsiye ve telkin etmişlerdir. Çünkü böylece kul Rabbine kulluğunu devam ettirecek, nimetlerin ve Rabbinin kudretinin farkına varacak, Rabbini hiç unutmayacak ve O’nu hakkı ile bilebilmenin yolunda olacaktır.

Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de :

“Ey mü’minler! Sakın Allah’ı unutanlar gibi olmayın” buyuruluyor. Onu unutmamak, hatırımızda tutmak, verdiği nimetlerden gafil ve onlara kafir olmamak için ne yapacağız. Bu unutmama, hatırlama işi nasıl olacak.

İşte sözle yaptığımız zikirler, içimizi etkileyecek, kalbimizi nurlandıracak. Böylece Cenâb-ı Hakk`ı bilen, zikreden insan haline geleceğiz. Arif insanlardan olacağız. Kur`an-ı Kerim`de :

“Ey iman edenler Allah`ı çok çok zikredin! Sabah akşam onu tesbih edin!” buyuruluyor. Tabi bu sözlerin tekrarı zikir olduğu gibi, namaz gibi, oruç gibi ibadetler de zikirdir. Namaz en büyük zikirdir. Kur`an okumak zikirdir. Ama namaz derli toplu, çeşitli zikirlerin bir arada olduğu önemli bir zikirdir.

Demek ki “beni zikredin” derken, "Elinize tesbih alın, beni zikredin!" mânâsı da var, "Namaz kılın, ibadet ve taat eyleyin, ben hatırınızda olayım. Nimetleri benim size verdiğim unutulmasın, unutmayın. O tarzda uyanık, arif müslümanlar olarak hareket edin!" mânâsı da var.

 

Yerin göğün bütün varlıkları da, insanı Cenâb-ı Hakk`ın varlığını sezmeye, anlamaya, bilmeye götürdüğü için; yerin göğün olaylarını ve varlıklarını düşünmek de, yâni tefekkür de bir çeşit zikirdir. Onun için, çok sevaptır. Bir saatlik tefekkür, yıllarca yapılan nafile ibadet kadar insana sevap kazandırıyor.

İşte zikrin böyle fikir tarzında olanı olsun, ibadet ve tâat şeklinde bedenî olanı olsun, dille yapılanı olsun, aklen düşünüleni olsun; bu emir bunların hepsini ihtiva ediyor. (Fezkürûnî) "Beni zikredin, bana itaatli kul olun!" denmiş oluyor.

İnsan Allah`ı bilip de, ezan okunurken elini kolunu arkasına bağlayıp dursa, kahvede bacak bacak üstüne atıp otursa, ne olur?. Evet , ezanı duyuyor, namazın farz olduğunu biliyor; ama namaza gitmiyor. Olmaz!.Bilmenin gereği olan davranışları yapmak gerekir.

“beni zikredin” sözünden, "Bana iyi kul olun!", "Bana kulluğunuzu güzel yapın! Bak ben size türlü türlü nimetler ihsân ediyorum; siz de bunları unutmayın, bana kulluğunuzu güzel yapın!";

"Ama siz bunu yaptığınız zaman, ben sizi kat kat mükâfâtlandırırım!" mânâsı da çıkarılabilir buradan. Yani, "Ben de sizi unutmam, ben de sizi zikrederim!" demek. Allah`ın unutmaması, zikretmesi; yâni nimetlerine mazhar etmesi, mükâfât vermesi, ibadet ve taatlerin karşılığını vermesi mânâsına, çok büyük bir müjde...

Bu “ben de sizi zikredeyim” sözü, bize çok büyük müjdedir.  Yüce Allah (c.c.) bizi ve neslimizi bu müjdeye nail eylesin.