Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine´ye vardıkları zaman, oranın ahalisinin bazı şenlikler ve eğlenceler yaptıklarını gördü. Bunun ne olduğunu sordu. Dediler ki:
"Biz böyle Nevruz ve Mihrican´ı kutluyoruz, bunlar bizim bayramlarımız". Efendimiz (s.a.v.) de:
"Cenâb-ı Hak Teàlâ size bunların yerine daha hayırlı iki bayram ihsân edip, bunları değiştirdi. Yâni bunları bırakın, yerine şunları bayram edinin!" dedi.
Bu bayramlardan bir tanesine inşaallah önümüzdeki pazartesi günü kavuşacağız, Kurban Bayramı dediğimiz bayrama. Arapçada ?Iydül-Adha? denilmektedir ki, Adha ve udhıyye kurbanlık koyun mânâsına geliyor. Yâni kurbanlıkların kesildiği, kurban edildiği bayram demek oluyor.
Bu bayramın en büyük özelliği kurban kesmektir. İmkanı olanlarımızın kurban kesmesi ve kurban kesmekten kaçınmaması gerekiyor. Cennetin yolu biraz meşakkatlidir; cehennemin yolu çok kolaydır, tatlıdır, zevklidir. Şeytan bir de süsler, ve Allah´ın emrine boyun eğmemizin önüne ne engeller, maniler çıkartır. Biz mü´minler olarak, bu zor ama fazîletli, güzel ve neticesi hayır olan tarafı tercih etmemiz lazım.
Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
"Para Allah nezdinde daha sevimli başka bir yere harcanılmaz, bayram gününde kesilen kurban için harcanan paradan daha hayırlı bir yere harcanmış olamaz? buyuruyor. Bayram gününde kurbanı almak, kesmek, buna harcamak, Allah´a en sevimli, Allah´ın en sevdiği iş. Bu hadis-i şeriften, kurbanın kesilmesinin, Allah´ın çok sevdiği bir ibadet olduğunu öğreniyoruz ve bu gayretimizi arttırıyor.
Yine, Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.).
"Kurbanlarınızı kesin ey müslümanlar! Ve bununla nefislerinizi hoşlandırınız, faydalandırınız ve şenlendiriniz. (Şen olarak, gönül hoşluğu ile, böyle isteyerek, sevabını bilerek yapınız!). Çünkü, hiç bir müslüman yoktur ki, kurbanını kesmek için kıbleye doğru döndürür, yatırır, keserse; kıyamet gününde kurbanın kanları, boynuzları, postları, her şeyi, ahiretteki mizanına konulmuş sevap olur, hasene olur? buyurmuşlar. Demek ki kurban her şeyiyle, yâni boynuzunu yemiyor insan, paçalarını atıyor, boynuzunu atıyor; ama onlar bile hepsi mizânına konur.
Biliyorsunuz, insanların amelleri ahirette Cenâb-ı Hakk´ın bildiği bir vechile tartılacak. Ahirette semâvâtı ve arzı içine alacak kadar bir muazzam ölçü âletinde, terazide ameller tartılacak. Melekler bu terazinin ihtişamını, büyüklüğünü, azametini görünce kenarda titreşecekler. İnsanoğlunun günahlarını alacak bir kefesi, sevaplarını da alacak öbür kefesi... O kadar muazzam bir şey. İşte oraya o kurbanlar böyle gelir.
Bu konudaki bir başka hadis-i şerifte de:
"Kim gönül hoşluğu ile, (şen-şen, seve-seve, isteye-isteye hoş bir şekilde) ve bu kestiği kurbandan Cenâb-ı Hakk´ın kendisine sevap vereceğini düşünüp, onu umarak, Cenâb-ı Hakk´ın razısı için bunu keserse; bu kurban kıyamet gününde ona cehennem ateşine bir perde, engel olur. Cehenneme girmesine mâni olur. Yâni cehenneme girmez, cennete girer? müjdesi verilmektedir..
İnşaallah bizler de; Kurban Bayramını bir tatil olarak telakki etmek yerine, onun ne kadar mühim bir bayram olduğunu çok iyi bilmeliyiz. Gerek bu Kurban bayramı olsun gerek diğer bayramlarımız olsun Allah´ın izni ile eriştiğimiz tüm bayramların çok önemli günler olduğunu, çok sevaplı günler olduğunu hatırdan çıkartmamalı; ziyaretleri gönül hoşluğuyla yapmalı, misafirleri de gönül hoşluğuyla karşılamalı ve tüm bu amellerin çok sevaplı olduklarını unutmamalıyız.
Bildiriliyor ki, Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) : Bayram gününde ailesinden evinin içindeki insanlardan hizmetçi, vazifeli, çoluk çocuk, eş, kadın, erkek hepsini, neredeyse hiçbirisini bırakmadan hepsini çıkartırdı ve bayram namazına katılmalarını isterdi. Oradaki hayır ve bereketten aile fertlerinin de istifade etmesini isterdi.
Sonra, namaz için camiye/mescide bir yoldan gittiği zaman, dönüşte öteki yoldan dönermiş ki, yollar da şâhid olsun. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ?bir insan sevap da işlese, günah da işlese, çevresi, mekânı, âzâları, melekler, her şey kendisine şahid olacak. Yollar, dağlar, ağaçlar, oralarda gördüğümüz görmediğimiz varlıklar hepsi şahid olacaklar? diye haber veriyor. Onun için giderken bir yoldan gitmişse, dönerken öteki yoldan döner, şahidlerin miktarlarını artırmayı murad edermiş Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.).
Bayramlarımızı dini ve milli kültürümüze göre yaşamaya çalışmak da çok önemli bir görev oluyor bizler için. Sadece kendimiz değil, sorumluluğumuz altındaki aile fertlerimiz ve özellikle genç nesillerin de böyle yaşamasına ön ayak olmalıyız. Bu dünyadan göçmüş geçmişlerimizin ve beldemizde medfun maneviyat büyüklerinin kabirlerini ziyaret etmek, bunun yanı sıra hayattaki aile büyüklerimizi, o bölgede ikamet eden alimlerimizi de ziyaretten mahrum kalmamak çok önemlidir. Bir alimi ziyaretimizde ?aynı beldede iseniz telle olmaz, elle olur? demişti. Yani, madem ulaşabilir bir yerdesin bizzat ziyaret etmeli, telefonla arayarak hele hele mesaj çekerek geçiştirmemelisin demiş oluyor.
Bu bayramda, acı ve ızdırap çeken Müslümanlara da çokça dua etmeyi ihmal etmemeliyiz. Çünkü islam düşmanları birleşmiş boyna müslümanlara saldırıyorlar. Müslümanlar da ayrılmış, parçalanmış durumda, her yerde kan kaybediyorlar. Müslümanlar birleşmezse, gönül birliği etmezse, birbirini desteklemezse, sonuç çok kötü olacak! Cenab-ı Hakkın nusreti ve yardımı da birlik ve beraberlik içinde, sevgiyle, saygıyla, fedâkârca muhabbetli düşüncelerle, birbirlerine iyi duygular besleyerek, yardım elini uzatarak çalışanların üzerine oluyor. Bu yüzden her bakımdan ülkemizin ve İslâm aleminin sıkıntı ve dertlerini düşünerek dua edelim ve gücümüz nisbetinde dünyanın her bir yerindeki müslüman kardeşlerimize yardımcı olalım.
Yüce Allah (c.c.), vermiş olduğu nimetlerin farkında olmayı ve rızası doğrultusunda bir hayat sürerek, cennet ve cemali ile müşerref olabilmeyi hepimize nasib ve müyesser eylesin.