ASIM CENGİZ GÜR


BAĞIŞLANMAK


Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ?Ramazan, evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennem ateşinden kurtulma ayıdır? buyurmuşlar. Yarın, bu seneki Ramazan-ı Şerif´in son gününü ihya edeceğiz inşaallah.
Hayat rehberimiz Kur´an-ı Kerim´de : ?Ey iman edenler! (Samimi bir tevbe olan) Tevbe-i Nasuh ile Allah´a tevbe edin! Olur ki Rabbiniz, sizin kötülüklerinizi örter ve Allah, peygamberi ve onunla beraber iman edenleri utandırmayacağı bir günde, sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar! Onların nuru önlerinde ve sağlarında koşar (da): ?Rabbimiz! Nurumuzu bize tamamla ve bize mağfiret eyle! Şüphesiz ki sen, her şeye hakkıyla gücü yetensin!? derler? buyurulmaktadır.
Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de :
"Kim Allah´a tevbe-i nasûh ile (içten, samimi) tevbe ederse Allah onun eski günahlarını, hatâlarını, isyanlarını, edepsizliklerini hafaza meleklerine unutturur, âzâlarına unutturur; yeryüzünün neresinde o günahları işlemişse, o mekânlara unutturur" buyuruyor.
Allah dostlarından Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretleri Mesnevi´sinde, Tevbe-i Nasuh´u izah babında aşağıdaki hikayeyi nakleder:
?Yıllar Önce Nasuh adında bir adam vardı. Nasuh kadınlar ha¬mamında kesecilik eder böylece onlara kolaylıkla yaklaşır, dokunur, uygun olanları avlayarak baştan çıkarırdı. Nasuh yıl¬larca tellâklık etti, kimse onun erkek olduğunun farkına varmadı. Yüzü kadın yüzü gibi tüysüz¬dü. Erkek hüviyetini bu yüzden rahatlıkla gizlerdi. Çünkü sîması kadınsı, sesi kadın sesi gibiydi. Pâdişahın kızlarını bile hamamda keseler ovar, yıkardı. Bu konuda mahirdi ve aranan bir elemandı. Çarşaf giyer peçe takardı fakat şehveti azgın bir gençti. Aradan zaman geçince Nasuh bu işten pişman oldu, tövbe etti fakat, alışkanlığını bırakıp tövbesini tutamadı. Bu defalarca böyle oldu. Bir gün Nasuh bir Allah dostuna giderek:
"Bana dua et," diye ricâda bulundu. Allah´ın o veli kulu ona dua etti.
Nasuh bir gün yine hamamda her zamanki işini yaparken pâdişahın kızının kıymetli bir incisi kayboldu. Bü¬tün kadınlar inciyi aramaya koyuldular. Herkesin eşyâsını aramak için önce hamamın kapı¬sını kapadılar. Sonra başladılar aramaya. Fakat inci bir türlü bulunamadı. Bunun üzerine daha sıkı bir arama başladı:
-İhtiyar, genç, herkes anadan doğma soyunsun, her yeriniz aranacak! di¬ye bağırdılar.
Nasuh korkusundan bir kenara çekildi, yüzü sararmış dudakları titriyordu. Ölüm korkusu her ya¬nı sarmıştı, nihayet foyası meydana çıkacaktı. Kendi kendine:
"Yarabbi, dedi. Birçok defalar tövbe ettim fakat töv¬bemi bir türlü tutamadım. Eğer beni bu belâdan, rezil rüsvây olmaktan kurtarırsan, söz veriyorum bütün yaptıklarımdan tövbe etim" dedi.
Hamamdakiler herkesi kontrol etmişti. Aranma sırası Nasuh´a yaklaşıyordu, kurtuluş yoktu tam onu arayacaklardı ki ansızın:
-İnci bulundu! diye bir ses geldi.
Artık Nasuh´u aramaya gerek kalmamıştı. Böylece Nasuh rezil olmaktan, ölüm¬den kurtulmuştu. İnci bulunduğu için herkes bayram ediyor seviniyordu. Nasuh, bir daha kadınlar hamamına gelmedi. Nihayet bir gün padişahın kızı haberci gönderdi evine. Haberciler kapısını dövdü ve Nasuh´a seslendi:
?Ey maharetli tellâk gel, pâdişahın kızı seni çağırıyor gel onu kesele, yıka? dediler.
Nasuh bunu reddetti ve :
?Vallahi, ben o işten öyle bir dönüşle döndüm ki, bir daha asla ona dönmem? dedi.?
Evet. Hak (c.c.) dostu, Mevlana Celaleddin-i Rumî hazretleri yukarıda belirtmiş olduğumuz ayette geçen ?TEVBE-İ NASUH?u zihinlerimizde pekiştirebilmek için böyle bir hikayeye baş vurmuş. Tam bir kararlılıkla yapılan tövbe demek olan ?Nasuh? kelimesini, bir şahıs ismi ve hikayesinin kahramanı olarak ele almıştır. Bu hikayeyi aktardıktan/okuduktan/dinledikten sonra diyoruz ki: ?evet işte gerçek tövbe böyle olur, tam bir kararlılık hali Nasuh´un haliyle yapılan tövbede bulunur.?
Peygamber efendimize bir sahabi ?Ey Allah´ın Resulü nasuh tövbesi nedir?? diye sordu. Resulüllah´ın cevabı şöyle odu: ?Kişinin yapmış olduğu günaha pişmanlık duyup ve Allah´a özrünü arzedip sonra da sütün memeye geri dönmediği gibi günaha dönmemesidir.?
Kul hatâsız olmaz, ama önemli olan hatâda ısrar etmemektir. Sonunda Allah´a döndükten sonra, kul hakkı ve şirkin dışında her hata affedilebilir. Mevlânâ´mızın türbe girişinde yazdığı gibi ?yüz kere tövbeni bozmuş da olsan yine gel. Ümitsizlik kapısı değildir bu (Allah´ın bağışlama kapısı?. Son nefese kadar tövbe (Allah´ın izniyle) kabul görür. Ancak nefis ve şeytan insanı oyalar: ?Daha vakit var, nasıl olsa tövbe edersin, bu kötü işi terk edersin? der. Unutmayalım ki, ölüm belirli bir vadede geliyor ise de biz bu vadeden habersiz yaşarız. Ölüm: Belki yarın belki daha yakın.
Yüce Allah (c.c.), kulluğumuzun ve O´nun Rabliğinin, ihsanının, ikramının, mağfiretinin büyüklüğünün farkında olmayı ve hata ve kusurlarımızı tahlil edip, onlardan tövbe ederek kesin dönüşler yapmayı ve Ramazan-ı Şerif´ten bağışlanmış olarak bayrama erişmeyi hepimize nasib ve müyesser eylesin.

 


14 TEMMUZ 2015 HABER paylaşan: kaytv