SAMİ DAYANGAÇ


AZERBAYCAN, TÜRK’ÜN MİLLİ DAVASIDIR

GÖZLEM - Sami DAYANGAÇ


Yaklaşık 1000 yıldır birlikte yaşayan Türkler ve Ermenilerin ilişkileri, tamamen isyan, ihanet, tehcir ve düşmanlık üzerine kurulmamış hatta, bilinenin aksine Ermeniler, Grekler’den kurtuldukları için Türkler’i kurtarıcı olarak görmüşlerdir. Ne yazık ki 1. Dünya Savaşı’nda Ermeniler Osmanlı’ya karşı hem Rusya ve hem de Fransa’nın yanında savaşmışlardır. İçimizde yaşamalarına, Lozan’dan lehlerine kararlar çıkmasına rağmen Mustafa Kemal Atatürk'e düzenlenen 6 suikastte de yer almışlardır. Bu arada hizmet edenleri de atlamamak gerekir. Bunlardan birisi de Agop Türk diline hizmetler etmiş, Türk Dil Kurumu Başuzmanı olmuştur. Pırlanta işlemesinden tutun da sanat alanına kadar çok içimizde bulunan bir topluluktur Ermeniler. Kayseri'mizde de uzun yıllar iç içe yaşamışlardır. Ermeni toplumu ile yaşanan gerilimler sonrası iki ülke yakınlaşmış, neredeyse sınır kapısı bile açılır hale gelmiştir. Bursa’da 2010 Dünya Kupası karşılaşmaları çerçevesinde Ermenistan Millî Takımı ile Türkiye Millî Takımı arasında 15 Ekim 2009 tarihinde yapılan maçı her iki ülkenin Cumhurbaşkanı Serj Serkisyan ile Abdullah Gül birlikte izlemişti. Medya haberlerine bakılırsa bu maç için stada getirilen Azerbaycan bayrakları Ermeniler incinmesin diye toplatılmış, buna tepki olarak Azerbaycan Cumhurbaşkanı ülkemizle ilgili tüm programını iptal etmişti. Ama zaten ilk ziyareti Abdullah Gül 6 Eylül’de Ermenistan’a Serj Serkisyan’ın davetlisi olarak yapmıştı. Türkiye-Ermenistan-Azerbaycan ekseninde sürekli barış için heyecan verici gelişmelerdi. Hatta maddelerinin çoğu Türkiye aleyhine olmasına rağmen bir protokol bile imzalanmıştı iki ülke arasında. Ama protokolü iptal eden yine Ermenistan olmuştu. Haydut devlet Ermenistan pazar sabahı 06:00'da durduk yere Azerbaycan'a saldırdı. 1992'de işgal ettiği Dağlık Karabağ'dan hiç çıkmadığı gibi alanını genişletmek de istiyor. Uluslararası kamuoyu, Rusya'nın himayesindeki Ermenistan'a ağzını bile açamadı. Göstermelik birkaç laf sıraladı. BM Genel Kurulu'nun net ifadelerine rağmen, işgal ettiğin yerlerden çık demelerine rağmen Ermenistan oralı olmadı.

Ermenistan'ın haksız saldırıları devam ediyor. Herkesin bildiği bu gerçeğe rağmen içimizden düşmana yarayacak sözler çıkıyor. CHP Milletvekili ve eski Büyükelçi Ünal Çeviköz ortada fol yok yumurta yokken skandal sözlere imza attı. "Maalesef gelen haberlerde, Türkiye'den Azerbaycan'a silah yardımı yapıldığı ve söylentilere göre cihatçı grupların da Azerbaycan'a gönderildiği ifade ediliyor" dedi. Kişisel görüşüm bu ifadeleri genel başkan asla onaylamaz. Ama bu Ünal Çeviköz'ün ilk yanlış beyanı değil. Örnek verelim;

17.02.2020- Türkiye Libya'da çizgiyi aştı

20.02.2020- Türkiye Suriye'de meşru değil

10.06.2020- Türkiye S400’lerden vazgeçmelidir.

8.07.2020- Türkiye Doğu Akdeniz’i geriyor

27.09.2020- Türkiye Azerbaycan'a cihatçı gönderdi

Bu söylemleri Ana Muhalefet Partisinin Genel Başkan Yardımcısı söylüyor iyi mi?

‘Tek millet iki devlet’ olarak gördüğümüz Azerbaycan’ın, Ermenistan’ın hedefinde olduğu saatlerde böyle iftirayı sokaktaki sıradan bir kimse sehven bile söylemez.

Bu sözlerin sahibi, geçmişte Azerbaycan’da Türkiye Büyükelçiliği de yapmış olan ve yıllarca diplomat olarak Türkiye’nin dış politikasını dışarıda savunduğu düşünülen ve hatta ‘deneyimli’ olduğu varsayılan bir kimse.

İşgalci Ermenistan’ın işine yarayacağı aşikâr olan böyle bir suçlamayı, CHP’nin dış politika tutumunun belirlenmesinde en önemli aktör olan emekli bir büyükelçi “Bana gelen söylentilere göre” diyerek ‘bir duyum’ üzerinden yapabiliyor.

Sözlerinin içine ‘cihatçı grup’ ifadesini yerleştirmeyi bilhassa ihmal etmiyor.

Emekli bir büyükelçinin ağzından çıkanı duyması ve bu sözlerinin ne anlama geldiğini bilmesi gerekirdi. CHP’li siyasetçiler ve destekçileri, AK Parti iktidarını uluslararası çevrelerle sıkıştırabilmek için ‘cihatçı gruplar’ ifadesini farklı içerik ve bağlamlarda çok kez kullandılar. Herhangi bir konuda içinde ‘cihatçı’ kelimesi geçen bir ifade ile söze başladıklarında, bunun uluslararası alıcılarının hazır kıta beklediklerinin farkındalardı.

Dolayısıyla dış politika danışmanının içinde ‘cihatçı grup’ geçen ifadeleri, öyle ağzından bir anda çıkıvermiş bir açıklama değildi. Zaten çok geçmeden Çeviköz’ün Türkiye’yi suçlayıcı sözleri, uluslararası medya tarafından sahiplenilerek yaygınlaştırıldı.

Emekli Büyükelçinin Türkiye karşıtı bu tip sözleri ilk değil. CHP’de Dış Politikadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüttüğü dönemde de benzer birçok açıklaması var. Son kurultayda delegelerin istemediği, oy vermediği iki kişiden biri de bu genel başkan yardımcısı idi. Ama Kemal Bey elbette bildiğini okuyacak ve genel başkan yardımcısı yapamadığı bu iki ismi genel başkan danışmanı ünvanı ile aynı görevlere getirecekti. Delege iradesine saygı, demokrasi dedikleri bu olsa gerek...