ASIM CENGİZ GÜR


ALLAH´I SEVİYORSANIZ

Notlar - Asım Cengiz Gür


Yüce Allah (c.c.) hayırlı ve uzun ömürler versin, ömrünü ve ilmini bereketlendirsin, dünyada ve ahirette hayırlara erdirsin, Doç. Dr. Habil Nazlıgül hocamızın ?Riyâzü´s-Sâlihîn Sohbetleri?nden istifade etmeye gayret ediyoruz. Yüce Rabbimiz, bize de ihsan ve ikramda bulunduğu mâli, bedenî, zihnî, ilmî her ne var ise kendi yolunda kullanmaya ve nefsimize ve diğer insanlara faydalı olmaya bizleri nasib ve müyesser eylesin.

Eserin müellifi İmam Nevevî (Allah ondan razı olsun ve makamını yüksek kılsın), Riyâzü´s-SâlihÎn adlı bu eserine, sahih hadisleri ihtiva eden meşhur kitaplardan hadis-i şerifler almış ve her bölüme âyet-i kerîmelerle başlamış. Geçen haftaki sohbette ?Sünneti Korumak; Sünneti ve Sünnetin Ortaya Koyduğu Edepleri Korumak? bölümüne gelinmiş ve konu başındaki âyet-i kerimeler açıklanmıştı.

Bu âyet-i kerîmelerden birisi de Al-i İmrân Sûresindeki :

?(Ey Resûlüm!) De ki: ?Allah´ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın? âyeti idi. Âyetin nüzul sebebi Yahudilerin, ?Biz Allah´ın oğulları ve sevdikleriyiz?, Hristiyanların ?Biz Allah´a sevgimiz sebebi ile Mesih´i mâbud tanıyoruz?, müşriklerin de, ?Biz putlara sadece Allah´ı sevdiğimiz ve bizi Allah´a yaklaştırdığı için kulluk ediyoruz? demeleri idi. Yüce Rabbimiz, kendisini sevdiği iddiasında bulunanlara, eğer bu sözlerinde samimi iseler, gönderdiği Elçisi´ne uymalarını ve ona karşı gelmemelerini emretmiştir. Yani, onun emrettiklerini yapmak, yasakladıklarından kaçmak, her konuda onu örnek almalarını emretmiştir. Aksi taktirde, ?Allahı seviyorum? sözü kuru bir iddiadan ibaret kalır. Çünkü bu taktirde, ?Ben seni seviyorum amma?.? üzerine bina edilmiş olur. Sevildiği iddia edilen her şeyin Yaradıcısı ve Mâliki olan Allah´dır.  Ona, ?Ben seni seviyorum ama, senin emrini dinlemem, senin sevdiklerini sevmem, gönderdiğin elçilere itibar etmem? denmiş olur.

Bugünde benzerlerini duyduğumuz sözleri bu âyet-i kerime nâzil olduğunda münafıkların liderlerinden Abdullah İbni Übey´de söylemişti: ?Muhammed kendine itaat ve ibadeti Allah´a itaat yerine koyuyor. Hıristiyanların İsâ´yı sevdikleri gibi, bizim de kendisini sevmemizi istiyor?  dedi. Bunun üzerine şu âyet nâzil oldu: ?De ki: Allah´a ve Peygamber´e itaat edin, eğer döner (yüz çevirir)lerse muhakkak ki, Allah kâfirleri sevmez?.

Yüce Rabbimiz, kendisine ibadet ve tâatin en doğru ölçüsünün, Peygamber´e uymak olduğunu böylece bildirmiş oluyordu. Çünkü Allah´ın emir ve yasaklarını ve göndermiş olduğu emirleri en iyi bilip uygulayanlar peygamberlerdir. Onlar, uyulması gereken yolu eksiksiz uyguladılar. İfrat ve tefrite düşmediler. Dinin bütün emirlerinin itidal yolu, orta yol ve ölçülü davranış olduğunun en mükemmel örneğini gösterdiler. Peygamberler zincirinin son halkası olan Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de, Kur´an´ı hayatın her aşamasında yaşama aksettirerek, uygulayarak çizdi. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)7in sınırlarını çizdiği bu hayat tarzına; sözlerine, kendi davranışlarına ve başkalarının davranışlarını tasvib etmesi veya tasvip etmemesine sünnet diyoruz. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ahlâkî yaşayışıyla, davranışlarıyla, sıkıntılara göğüs germesi, güçlüklere ve belâlara sabretmesiyle velhâsıl her hali ile eşsiz bir örnek sergiledi. O´nun (s.a.v.) tüm hayatı, gerçek mü´minler için takip edilecek yegâne örnek olma özelliğini kıyamete kadar sürdürecektir. Ahzâb Sûresinde : ?Andolsun ki Allah´ı(n rızasını) ve âhiret gününü(n saadetini) umanlar ve Allah´ı çokça ananlar için Allah´ın Resûlü´nde, sizin için, pek güzel bir örnek vardır? buyurulmuştur. Allah´ın Resûlü Muhammed (sas.), Kur´an´ı yaşama örneği ve onun muallimidir. O´nun hayatı ve sünneti bilinmeden Kur´an gayesine uygun anlaşılmaz. Allah´ı sevmek ve onun hoşnutluğunu kazanmak için de başka bir kimseyi değil, ancak prensip olarak onu örnek almak Yüce Allah´ın emridir. Onun hayatı ve sahih sünneti ortada iken, başkalarını öne çıkarmak veya onu devre dışı bırakarak, Allah ile Resûlü´nün ve kullarının arasını açmak, ?Peygamber´in görevi yalnız Kur´an´ı getirmektir?, ?O vazifesini yapmış gitmiştir? demek, Allah´a ve Kur´an´a münâfıkça inanmak anlamına gelmektedir.

Başka naklettiğimiz âyet-i kerîmede Allah´ı tanımak ve bilmekten değil, O´nu sevmekten söz edilmektedir. Çünkü samimi sevgide, münâfıklık olmayıp yakın ilgi, alâka ve bağlılık vardır. Bundan dolayı bir şeye ne kadar ilgi ve alâka gösteriliyorsa, ona olan sevgi de o ölçüde demektir. Allah´ı sevmenin ölçüsü de O´nun emirlerini içtenlikle sevmek, yakın ilgiyle onları yerine getirmek, Resûlü´ne/onun sünnetine uymak ve onun prensiplerini örnek almaktır. İşte buna karşılık da yüce Allah, bizi seveceğini ve mağfiret edeceğini vadetmektedir.

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Kur´an´ın nasıl yaşanacağının ön büyük ve onun muallimidir. O´nun hayatı ve sünneti bilinmeden Kur´an gayesine uygun anlaşılmaz. Allah´ı sevmek ve onun hoşnutluğunu kazanmak için de kimseyi değil, ancak prensip olarak onu örnek almak Kur´an ifadesidir. Bu sebepledir ki, sünneti ve sünnetin ortaya koyduğu edebleri koruma, İslâm´ı koruma ve yaşama anlamına gelir.

Bugünkü notlarımızı Habil Hocamızın serlevha olacak sözleri ile bitirelim:

?Allah´ın sevmenin yolu, O´nun Elçisini sevmektir. Allah tarafından sevilmenin şartı, O´nun elçisini sevmektir? ve ?Söz Allah´ın, yol Elçisi´nindir?.

Yüce Rabbimiz, Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´e tam manası ile tabi olmayı ve böylece Yüce Allah´ı gerçek anlamda sevmeyi ve O´nun tarafından sevilmeyi hepimize nasib eylesin. (âmin).