ASIM CENGİZ GÜR


AHİRET İÇİN ÇALIŞMAK

AHİRET İÇİN ÇALIŞMAK


Kıymetli okuyucularımız!

Yüce Allah (c.c.), içinde bulunduğumuz Muharrem ayını mübarek kılmış ve saygı gösterilmesi gerekten haram (muhterem) aylardan olduğunu bildirmiştir. Muharrem ayında yapılan hayırları Yüce Allah’ın büyük müfakatlarla mükafatlandırdığını ve bu ayda tutulan bir günlük oruca otuz katı ile sevab verildiğini geçmiş yazılarda aktarmıştık.

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) :

Muharrem ayı Allah’ın mübarek kıldığı aylardandır. Allah, peygamberlerinden bir peygamberin tevbesini bu ayda kabul etmiştir. Başka kulların da tövbelerini kabul edebilir. Bu sebeple, Allah’a tövbe edin!” buyurmaktadır.

Geçen notlarımızda da aktardığımız gibi İslam kültür ve inancında kameri ay hesabına göre geçtiğimiz pazarı pazartesiye bağlayan akşam yeni bir yıla, hicri 1435 yılına girmiştik. Bu yeni yılımızı inşaallah sağlık, sıhhat ve afiyetle yaşarken bir yandan da geçmiş hata ve kusurlarımızı düşünmeli bunlara bolca tövbe etmeli, Yüce Allah’ın sevdiği hallerle hallenme çabası içinde olmalı ve O’nun rızasını kazanmaya çalışmalıyız.

Yüce Allah (c.c.), hayatı ve ölümü, bu geçici dünyayı bir imtihan olarak yarattığını, netice de hangimizin daha güzel, sevaplı işler yapacağımızı, kendi rızası doğrultusunda neler yapabileceğimizi test edeceğini bildirmektedir. Yüce Allah:

“Ben insanları ve cinleri sadece ve sadece bana ibadet (kulluk) etsinler diye yarattım”

“Ben onlardan rızık istemiyorum, rızık veren benim” buyuruyor. Dolayısı ile asıl vazifemizi hatırlatıyor ve rızık kaygısı ile bu asıl vazifeden uzaklaşmamamız gerektiğini ihtar ediyor.

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) :

“Şaşılır o kimseye ki, bütün ömrü rızkı peşinde koşmaktadır. Ancak bilmiyor ki rızkı da kendi peşinde koşmaktadır” buyurmuşlar.

Allah dostlarından Ataullah-i İskenderî de (Allah ondan razı olsun) Hikem-ül Ataiyye adlı eserinde şöyle söyler :

“Allah, sana rızkı garantilemiş. ‘Kulum korkma, ben seni yarattım, ömrün boyunca da rızkını vereceğim. Telaşlanma, harama sapma, korkma, endişe etme, vermeyeceğim sanma. Ben sana rızkı garantiledim’ dediği halde, Allah’ın garanti ettiği rızkı kazanacağım diye bütün vakitlerini oraya harcayıp ‘Kulum bana ibadet et’ diye emrettiği halde ibadetleri ihmal etmek, zaten gelecek olan rızkının peşinde koşup, asıl istenen vazifeleri yapmamak, basiretin bağlandığına, kapalı olduğuna, kör olduğuna alamettir.”

Muhakkak ki çalışacak ve gayret edeceğiz; bu da Yüce Allah’ın emirlerinden ve Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in tavsiyelerindendir. Ancak unutmamamız gereken şey şudur ki: hepimiz Allah’ın yarattıkları olduğumuzdan, rızkımızın kefili de Yüce Allah’dır. Bir binanın en alt katlarının, en karanlık en kuytu köşesindeki ağına onun rızkını gönderen Yüce Allah’tır.

O halde, tüm ömrümüzü, tüm vaktimizi rızık peşinde koşma ile geçirmeyip, asıl yaratılış gayemiz olan Yüce Allah’a kulluk ve ibadet etmeyi ihmal etmemeliyiz. Rızık için çalışıp çabalamanın ancak O’na kulluğumuzun sağlıklı olabilmesi için yapmamız gerekenlerden sadece bir tanesi olduğunu unutmamalıyız.

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) :

“Dünya telaşlarından kurtul. Çünkü, asıl kaygın dünya olur da hırsına kapılırsan, işlerini Allah darmadağın eder. Fakirlik gözünün önünden gitmez. Kimin de tasası ahiret olursa, Allah onun işlerini rast getirir ve kalbine bir huzur verir” buyurmaktadır.

İçinde bulunduğumuz Muharrem ayını da vesile bilerek, Yüce Allah’a olan kulluk ve ibadet vazifelerimize daha bir özen göstermemiz, geçmişimizin muhasebesini yaparak hata, kusur ve günahlarımız için tövbe etmemiz; bu muhasebe sonrasında önümüzdeki hayatımızı O’nun rızasına uygun bir hale dönüştürmemiz,  böylece Yüce Allah’ın rızasına erebilme gayemiz olmalı ve bunun için çaba sarf etmeliyiz.

Böyle yaparsak, eksik ve kusurlarımız da gayretlerimiz sebebiyle Rahmet-i Rahman’a uğrar, imtihanı kazanabilir, cennet ve cemale erebiliriz.

Boş vermişliğe düşer, yanlış hareket eder isek, dertlere uğrar, hesap gününde pişman olur ama geri dönüş mümkün olmadığı için de azaba uğrarız (Allah muhafaza).

Yüce Allah (c.c.) hakkı hak olarak görerek bu istikamette yaşamayı, batılı batıl olarak görerek bunlardan kaçınmayı, böylece sevdiği ve razı olduğu kullar arasına girebilmeyi cümlemize nasib ve müyesser eylesin.