VELİ ALTINKAYA


ADAYDA NE ARANMALI: SADAKAT VE LİYAKAT

ADAYDA NE ARANMALI: SADAKAT VE LİYAKAT


YSK’nın 10 Şubat tarihini ilan etmesi ile birlikte adaylık hareketliliği yaşanmaya başlandı...

AK Parti’de aday adayı sayısının 70, MHP’de 50, CHP’de ise 25’in üzerinde olacağını sanıyorum.

Peki partiler aday tespit ederken ne yapmalı?

Adaylarda aranması gereken çok faktör var. Ama, bunların en başında biri çıkıp da size “Ben aday olmak istiyorum. Şöyle oy getiririm, şu şu kerametlerim var” diyorsa, işin başında onun adını çizin...

Bunun tersi, herhangi  bir isim  partinin etkili çevrelerine “Falan şahıs milletvekili seçilirse ülkeye de, partinize de hizmet eder... Onu listede görenler oy verir” gibi bir yaklaşımla size geliyorsa, elbette onun bahsettiği ismi bir köşeye not edin. Ama, asıl o ismin yanına nokta koyun...

Milletvekilliği elbette saygın bir iş... Ama, seçilecek kişinin yasama çalışmalarına ya da partisinin faaliyetlerine katkı verip veremeyeceğine bakmamız gerek.

Parmak kaldırmak için vekillik hesabı yapanların hiçbirinin listelerde olmaması gerek.

Ama olacak...

AK Parti, CHP ve MHP için bu seçimin liyakattan çok sadakat seçimi olacağını sanıyorum.

“Paralel”den ağzı yanan AK Parti  listelerin şekillenmesine emin olun liyakatten çık % yüz sadakati esas alacak... Umdukları sonucu almamaları halinde, koltukları tartışmalı hale gelecek olan  iki muhalefet partimizin genel başkanlarının etrafını saran halkanın da aynı şekilde davranacağı muhakkak...

Üç partide de “liyakat” nedeniyle listeye gireceklerin sayısı  % 25’i bulur bulmaz...

Oysa seçmenin aradığı da bu olmalı. Seçmen oy vermeden önce, hamasi nutuklardan çok vekil adayını sigaya çektikten sonra iradesini ortaya koymalı.

Ne partilerimiz, ne de seçmenimiz göreceksiniz bunları yapmayacaktır.

Geçtiğimiz hafta yapılan bir anket vardı; gördünüz mü? Ankette güvenilmeyen işi yapanların başında siyasetçiler, ikinci sırada avukatlar, üçüncü sırada ise gazeteciler geliyor.

Öyle anlaşyılıyor ki, anketlerdeki bu  veriler ve sokaktaki algı, uzun süre değişmeyecek gibi.

MHP’NİN SEÇİM

STRATEJİSİ NE?

MHP Merkez Yönetim Kurulu ve Meclis Grubu Kayseri’ de toplandı.

Bu satırları yazdığım cumartesi saat 17.00 itibariyle bir açıklama yapılmamıştı.

Sadece Grup Başkanvekili Oktay Vural,”yaklaşan genel seçimlerle ilgili stratejileri belirleyeceğiz” dedi.

Peki ne oldu?..

Muhtemel ki Bahçeli ve kurmaylarının aldığı kararların detayları önümüzdeki günlerde kamuoyuna yansıyacaktır.

Bahçeli, rahmetli Türkeş’ten sonra  genel başkan olarak girdiği ilk seçimde % 18 oy almıştı. O oyla koalisyon hükümetine girdi...

Sonra yapılan seçimde (3 Kasım 2002) MHP baraja takıldı...

Takip eden yerel seçimlerde Kayseri’de dahil birçok bölgede oy oranını yükselten MHP’nin genel seçimlerde aynı oyu alamamasının nedenini parti kurmayları masaya iyi yatırmalı.

MHP, son yerel seçimde Kayseri’den % 27 oy aldı. Peki önümüzdeki genel seçimde aynı oyu alabilir mi?..

2009’da Kayseri’de İGM oyu % 25 olan MHP, 2011 seçimlerinde niye %18’de kaldı? Ya bu seçimde de aynısı olursa?  Kim “olmaz” diyebilir.

MHP Genel Merkezi bu sorulara sağlıklı cevaplar verebilmeli...

MHP ana eksenden sapmadan, geçmişte ANAP, DYP gibi merkez sağ partilerde siyaset yapan milliyetçi ve muhafazakar isimlere listelerinde yer vermeli...

Yapılan anketlerin bir bölümünde, kararsız seçmen % 25 oy oranı ile neredeyse “ana muhalefet” konumunda ise; MHP bu büyük oy potansiyelinden ne alabileceğinin hesabını sağlıklı şekilde yapmadığı sürece, 50 vekili 60 yapar, dahası da olmaz...

00- MHP, Kayseri’de yaptığı MYK ve milletvekilleri toplantısı ile “seçim stratejisini” belirlemiş.

00- Başbakan Davutoğlu Diyarbakır ve Batman kongrelerine katılacağı için AK Parti Kayseri il kongresinde bulunmayacakmış.

00- Gazeteciler “Çalışan Gazeteciler Günü”nu buruk kutlamış.

00- Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın da cenazesine katıldığı  akıma kapılarak hayatını kaybeden KCETAŞ işçisi herkesi üzmüş.

00- AK Parti mahalle temsilcilerini 20 Ocak’a kadar belirleyecekmiş.

00-  CHP’de bazı vekil adayları şimdilik ortalarda gözükmüyormuş..

GAZETECİLER GÜNÜ

   10 Ocak 1961’de “Basın mesleğinde çalışan ve çalıştıranların ilişkilerini düzenleyen” kanun  mesleğimize çok büyük kazanımlar sağladı. Bu kanunla yapılan düzenleme, ilk tırpanı 1971 muhtırasından sonra yedi. 12 Eylül darbesi dahil, sonraki süreçte çalışanların her alandaki durumu daha kötüye gitti. Gidiyor da... Gelecek yılların (çok uzun değil) mesleğimiz açısından daha kötü olacağı kesin. Sadece çalışanlar değil, patronlar açısından da bu böyle... Para kazanmayan, saygınlığı hergeçen gün azalan bir sektör oldu medya. Bu bizde böyle de diğer ülkelerde farklı mı?... Bir-iki istisna hariç onlarda da öyle...  Biz unumuzu eleyip, eleğimizi asmak üzereyiz; genç meslektaşlarımızın Allah yardımcısı olsun...