SAMİ DAYANGAÇ


19 YIL ÖNCE NE OLMUŞTU?

GÖZLEM - Sami DAYANGAÇ


19 yıl önce MGK toplantısında cumhurbaşkanı ile başbakan tartışmış ve ülkemiz, tarihinin gelmiş ve gelecek en ağır ekonomik buhranını yaşamıştı. Görev yaptığı zamanlar oğlunun düğününü Çankaya’da yapıp elektrik parasını cebinden veren, AVM’de sıra beklerken resim çektiren, emekli olduktan sonra hiç ortada görünmeyen Sezer, keşke AVM’de sıra beklemese, keşke elektrik parasını bize ödetseydi de ekonomik kriz yaşatmasaydı. Peki, o gün neler oldu, hatırlayalım.

MGK başladığında, Sezer herkese "Hoş geldiniz" dedikten sonra, "Gündeme geçmeden önce söylemek istediklerim var" diyerek, önünde bulunan bir dosyayı açtı.

Başbakan Ecevit'e dönerek, "Sayın Ecevit, bankalarla ilgili olarak benim Devlet Denetleme Kurulu’nu devreye sokmama tepki gösteriyorsunuz. Siz, basına 'Denetimin denetimi mi olur?' diyorsunuz. Burada yapılan nedir? Hükümet olarak kamuoyu önünde beni küçük duruma düşürüyorsunuz. Beni yıpratmak için uğraşıyorsunuz..." şeklinde sözler sarf etti.

Cumhurbaşkanı Sezer, Ecevit'i, Beyaz Enerji operasyonunu yürüten Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Savcısı Talat Şalk hakkında soruşturma açtırdığı için de eleştirdi.

Ecevit, bu noktada Sezer'in sözünü keserek, "Konuşmanız bitti mi?" diye sordu. Sezer, "Hayır bitmedi" diyerek ses tonunu yükseltip devam etti ve "Bu yoksul halkın bankalarda 12 milyar doları gitti. Bugün hala kamu bankalarında yolsuzluklar oluyor. DDK devreye girdi diye niye rahatsız oluyorsunuz?" sorusunu yöneltti.

Sezer, sözünün hemen ardından önünde duran anayasa kitapçığını havaya kaldırıp "Denetimin denetimi mi olur diyorsunuz. Anayasa'nın 108'inci maddesi ortada. Bal gibi olur. Anayasayı bilmiyorsunuz, bu sözleri söylüyorsunuz." dedi.

Bu arada Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan araya girdi ve "O Anayasayı bir de biz görelim, anlayalım." karşılığını verdi.

Sezer, Özkan'ın bu sözüne sinirlendi ve elinde tuttuğu anayasa kitapçığını, Ecevit ve Özkan'ın bulunduğu yöne doğru fırlatarak, "Alın okuyun o zaman" diye bağırdı. Anayasa kitapçığı Ecevit ve Özkan'ın arasına düştü.

Bu tavır üzerine Ecevit, sinirli bir havada masadan kalktı. Hemen ardından Mesut Yılmaz da kendisini takip etti. Başbakan kapıyı çarpıp salonu terk ederken, salondaki gerilim arttı. Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, hemen devreye girip, Ecevit'in önüne fırlattığı anayasa kitapçığını aldı ve Sezer'in bulunduğu yöne doğru aynı şekilde fırlattı.

Özkan, sert bir tonda "Asıl anayasadan anlamayan sizsiniz..." deyip salondan çıkarken duyulan "nankör kedi" sözü ise siyaset tarihine geçti.

Yaşananlar Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, kuvvet komutanları ve bürokratların gözleri önünde gerçekleşmişti.

Bu sırada Sezer, ellerini iki yana açıp "Ben ne dedim ki, sadece olanları ve olması gerekenleri anlattım" dedi.

Ecevit, toplantıyı terk etmesinden kısa bir süre sonra kameraların karşısına geçti ve MGK toplantısında Sezer'in kendisine anayasa kitapçığını fırlattığını söyledi. Ecevit, tüm Türkiye'nin izlediği açıklamasında, Sezer'in ‘terbiye dışı bir üslupla’ kendisine ağır ithamlarda bulunduğunu belirterek, "Ya kendisine aynı üslup içinde yanıtta bulunacaktım veya toplantıyı terk etmek zorunda kalacaktım" ifadesini kullandı.

Bu olayın Ecevit'in ağzından duyulmasından saatler sonra Türkiye, tarihinin en ağır ekonomik krizlerinden biriyle karşı karşıya kaldı. Borsa düştü, repo faizleri tarihin en yüksek seviyelerine fırladı. Döviz ve faizler tırmanışa geçti. Kriz istihdamda da derin ve bedeli ağır bir tablo yarattı.

MGK'daki tartışmadan iki ay sonra Nisan 2001'de, esnaf Ahmet Çakmak'ın, Başbakanlık binası çıkışı sırasında Bülent Ecevit'in önüne "Sayın başbakanım al, ben bir esnafım" diye bağırarak yazar kasa fırlatması, koalisyon hükümetlerinin neden olduğu ekonomik kriz ve istikrarsızlığın sembolleştiği anlardan biri haline geldi.

 

Krizin devam etmesi üzerine Türkiye, 2002 Kasım'ında erken seçime gitti ve AK Parti tek başına iktidarı yakaladı. AK Parti'nin 363, CHP'nin 178 koltuk kazandığı seçimlerde önceki hükümetten hiçbir parti ise Meclis'e girecek oy oranını bulamadı.

Tabii, bu tatsız olayın sonuçları MGK salonu içinde kalmadı. Borsa çakıldı, Türk parası dolar karşısında büyük bir değer kaybına uğradı, 21 Şubat’ta gecelik repo faizleri yüzde 7.500’ü gördü. Ziraat Bankası ile Halk Bankası ilk kez takas açıklarını kapatamayıp 3 milyar dolar açık verdiler. Piyasalar altüst oldu. Özetle, Türk ekonomisi karaya oturdu. Sonraki haftalarda, aylarda batan şirketler, toplu işten çıkartmalar en çok izlediğimiz haberlerdi.

Bu noktada hükümet kendi içinden bir çözüm üretemeyince, Başbakan Ecevit, Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Kemal Derviş’i davet etti. Derviş, Washington D.C.’den Ankara’ya gelerek bütün yetkileri eline aldı ve kurduğu ekiple birlikte ‘Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı’nı hazırladı. Türkiye, bu programla sancılı bir süreç içinde yavaş ancak istikrarlı bir şekilde kriz koşullarından çıkmaya başladı.