VELİ ALTINKAYA


15 TEMMUZ´A BAKMAK... (Tekrar)

Gündem - Veli Altınkaya


27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra, darbeciler bu ülkenin başbakanı ve iki bakanını sudan sebeplerle idam etmiş, cumhurbaşkanı ve yüzlerce milletvekili ve partiliyi de ceza evlerine tıkmıştı.

İşte o alçak ihtilalin adı darbeciler tarafından Kayseri´nin merkezindeki, bir caddeye verildi...

27 Mayıs ihtilalinin üzerinden tam 57 yıl geçmiş. Bugün şehirdeki on kişiden beşi, hala Kiçikapı´dan Hunat?Cami karşısına çıkan Cumhuriyet Mahallesi´ndeki, çarşının ortasından geçen en önemli caddeyi ?27 Mayıs´ olarak bilir. Aslında o caddenin adı ?Millet´ Caddesi´dir. Daha doğrusu darbecilerin ihtilal günlerinin adını verdiği o isim, tersyüz edilmiş, caddeye bu coğrafyanın sahibi milletin adı verilmiştir.

Aslında ne kadar kamu kuruluşu varsa, cümlesi, hatta özel sektörün dahi 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat´tan kalmış ne kadar isim ve emare varsa tarihin çöplüğüne gömmesi gerekir.

Bu girişten sonra gelelim bir başka darbe girişimine... Hem de öncekilerden daha alçak bir darbe girişimine... Yani 15 temmuz´a...

Muhal farz, Allah´ın bir olduğuna inanır gibi, yukarda takvim yapraklarını zikrettiğim 3 darbe ve bir muhtıradan daha alçak bir işti 15 Temmuz´da yapılmak istenen.

27 Mayısçılar ülkenin başbakanını, bakanlarını suçsuz yere idam etti. Binlerce insan cezaevlerinde yattı; 12 Mart demokrasiyi inkıtaya uğrattı; 12 Eylülcü ABD´nin ?Bizim?Çocukları´, önce ?şartların olgunlaşmasını´ bekledi ve sonra da ?denge sağlamak için bir sağdan, bir soldan´ bu ülkenin gencecik 50 evladını idam etti.

28 Şubat´ta yaşananlar da malum.

Açık söylüyorum; 15 Temmuz´da yapılan, yapılmak istenen bunlardan daha da alçak ve şerefsiz bir hareket... Bu minval üzere sık sık FETÖ yapılanmasının PKK´dan daha alçak bir organizasyon olduğunu söylemiş, yazmış biriyim. Konjonktürel değil, inandığım şeyi söylüyorum. 15 Temmuz´u görüp de kim aksini düşünürse aklından şüphe ederim.

15 Temmuz  darbe girişimine duyduğum öfkenin CumhurbaşkanıTayyip Erdoğan veya AK?Parti iktidarı ile alakası yok. İsimler ve iktidarlar gelip geçici. Ama, millet, devlet, bayrak, vatan bunlar hiçbir zaman gelip geçmez. Hepimiz, bu coğrafyada yaşayan herkes gelir geçer ama bu milli, kutsal ve ulvi değerler kıyamete kadar yaşayacak, Atatürk´ ün ifadesiyle ?ilelebet payidar kalacaktır.´

15 Temmuz girişimini yapanlar Cumhurbaşkanını koltuğundan, AK?Parti´yi hükümetten indirmek hesabında değildi. Onların asıl hesabı, topyekun milleti, vatanı, devleti, bayrağı bir başkasına afedersiniz, peşkeş çekmekti.

Bunun için  Gezi olaylarını tezgahladılar; bunun için 7 Şubat´ı icat ettiler; yetmedi, 17-25 Aralık´ı ve hemen sonrasında MİT?tırları olaylarını devreye soktular. Ve nihayet 15 Temmuz bu ihanet ve şerefsizliğin zirvesi olarak karşımıza çıktı.

Bu mesele, Tayyip Erdoğan veya AK?Parti yanlısı veya karşıtı olma meselesi değildir. Hani denir ya ?Mesele vatansa gerisi teferruattır´ diye. Aynen öyle...

15 Temmuz´cular  ve başlarındaki elebaşı alçağı niye PKK´dan, 27 Mayısçılar ve 12 Eylülcülerden daha aşağılayıcı olarak konuşuyorum biliyor musunuz?.. Bunlar yıllardır bu milletin değerlerini, inançlarını istismar ettiler. Bir çoğumuz bunları, ?Müslüman, inanmış, alnı secdeye gelen´ isimler sandık. Ama, bu isimlerin nasıl bir hainlik ve alçaklık içerisinde olduklarını ancak 15 Temmuz´da görebildik.

Onun için hepimizin 15 Temmuz´u başımızı iki elimizin arasına alarak ?ben neyim, bu hal neyin nesi´ mantığıyla, siyaset ve fert odaklı değil, millet, devlet, vatan ve bayrak odaklı sorgulamamız gerekir.

Böyle yaparsak ancak, doğruyu buluruz.

Bugün  milyonda birlik istisna hariç, hepimiz nasıl PKK´yı lanetliyorsak, yine milyonda ikilik  azınlık hariç, cümlemiz nasıl 27 Mayıs´ı, 12 Eylül´e lanet okuyorsak, ?kontrollü darbe´ filan lafını bırakıp, aynı oranda 15 Temmuz´u da lanetlememiz lazım. Adına Rabia veya bir başka şey deyin hiç önemli değil; millet, devlet, vatan, bayrak her toplum için bir anlam ifade eder. Hele hele bizim gibi binlerce yıl bu değerler için savaşmış, can vermiş bir topluluk için bu isimler çok daha büyük anlam ifade edecektir.

Onun için, ?Düşmanımın düşmanı dostumdur? mantığından ari, nerede bu değerlerimize, demokrasiye kasteden varsa, hepsine karşı ortak ve dik bir duruş göstermeliyiz. Günü gelir, seçim meydanlarında, sandıkta hepimiz siyasi irademizi ortaya koyarız. Sandıktan ne çıkarsa çıksın, hepimiz saygı ile karşılarız. Bugün, bu hafta siyaset yapma günü değil, milli-ulvi değerlerimize sahip çıkma haftasıdır, günüdür.

Eğer içinizden birileri , ?İyi de arkadaş; darbe girişimini ben de lanetliyorum. Ama ya bu süreçte mağdurlar ne olacak?´ diyorsa; onlara da derim ki, az sabredin, Hak ve hukuk er-geç yerini bulur.

 

 

KAHRAMANLIK

DESTANI

Kayseri tıpkı tüm Anadolu şehirleri gibi demokrasiye bağlılığını bir kez daha gösterdi. Kayseri bir yıl önce yine sabahlamıştı Cumhuriyet?Meydanı´nda. Sabahlayan, her partiye, her inanca mensuptu. Kayseri tıpkı milli mücadelede olduğu gibi tek vücut olmuş, bayrağına, devletine, vatanına; inancına namusuna sahip çıkıyordu. Bu birliktelik, bu coşku başka şekilde izah edilemez. 15 Temmuz tarihimizin en alçak girişiminden biri olmakla birlikte, yine tarihimizin ender rastlanır kahramanlık  destanlarından biri. Kayseri Cumhuriyet?Meydanı´ndaki fotoğrafla o kahramanlık destanı içerisindeki yerini aldı. Bu organizasyonda gösterdikleri gayret nedeniyle başta Valimiz?Kamçı ve tüm güvenlik görevlilerine, Başkan?Çelik ve tüm belediyelerimiz ile STK ve meslek örgütü yöneticileri ile, tabi ki aziz hemşehrilerime teşekkürlerimi sunuyorum.

 

Mış? Miş? Muş?

>-Millet, 15 Temmuz´da demokrasiye bağlı olduğunu dünyaya bir daha göstermiş.

>-Kayseri´de yüz binlerce insan darbeyi lanetleyip, demokrasiye sahip çıkmış.

>- Valilik, emniyet ve belediyeler ile STK´lar Demokrasi Nöbeti´nde iyi sınav vermiş.

>-TBMM?Başkanı Kahraman hafta sonunu Kayseri´de geçirecekmiş.

>-Bakan Özhaseki çevre toplantısı için gittiği Estonya´da da FETÖ´yü anlatmış.

>-Felahiye´ye ?Toplu Ahır´ yapılıyormuş.

>- Kayseri´de bazı bürokratları da kapsayan üçlü kararnameler bir bir hazırlanıyormuş.

>- Son KHK?ile göreve iade edilenler sevinirken, ihraç edilenlerse üzülmüş.